TUİK tarafından Mayıs-Haziran-Temmuz aylarını içeren işsizlik oranı %13.4 olarak açıklandı. Artık bu rakamlara hiçbir yurttaşımız inanmıyor. Ancak işgücü istatistiklerine yakından bakmak bile , ülkemizde ne denli ağır bir işsizlik sorunu yaşandığını görmeyi ve durumu analiz etmeyi olanaklı kılıyor.
Covid-19 pandemisinin ortaya çıkardığı özel durumun ve yarattığı psikolojinin elbette işgücü piyasasına önemli etkileri oldu. Ancak, birincisi Türkiye’de salgın öncesinde de zaten ağır bir işsizlik sorunu yaşanmaktaydı. İkincisi, ekonomiyi yönetenlerin özellikle Hazine ve Maliye Bakanının “Ekonomimiz parmakla gösteriliyor”, “Bu süreçte ekonomimiz pozitif ayrıştı” tarzı mesnetsiz demeçleri, ne yazık ki yetkililerin işin vehametini kavrayamadıklarını gösteriyor.
2020 yılı Haziran döneminde çalışacak yaşta nüfus 1 milyon 99 bin kişi artarken, çalışma arzusu gösteren nüfus 2 milyon 134 bin azalmış. Çünkü işgücüne dahil olmayanların sayısı 3 milyon 234 bin artış göstermiş. Bu bir felaket tablosudur. Demek ki umutsuzluk, cesaretsizlik, güvensizlik gibi çeşitli nedenlerle milyonlarca yurttaşımız çalışma iradesi bile gösteremiyor. Ülkemize özgü bir durum da özellikle kamu istihdamının büyük ölçüde tarikat, cemaat, AKP-MHP yandaşlığı üzerinden belirlenmesi, bu tip bağları bulunmayan insanlarımızın iş başvurusundan bile geri durmalarıdır.
İstatistikler daha bir yıl önce her 100 kişiden 53.3’ü çalışmak isterken, bu sayının bugün 49’a düştüğünü gösteriyor. Böylelikle istihdam edilenlerin oranı her 100 kişide 46.4’ten 42.4’e düşüyor. Bu çok ürkütücü bir tablodur. İstihdam edilen 26 milyon 531 bin kişiden, fiilen çalışmayan kısa çalışma ödeneğine tabi 3 milyon 579 bin ve nakdi ücret desteğinden yararlanan 1 milyon 901 bir kişiyi çıkarırsanız sadece 21 milyon kişinin işbaşı yaptığını buluruz. Bu da %33.6’lık bir istihdama denk gelir. Yani şu anda Türkiye ekonomisinde her üç kişiden biri çalışmaktadır.
4 milyon 575 bin yurttaşımız da iş aramadığı halde çalışmaya razı olduğunu beyan etmiştir. Bu sayıyı da eklersek çalışma isteği gösteren 35 milyon 208 bin kişiden 21 milyon 51 bin kişisi fiilen mesai yapmaktadır. Diğer bir ifadeyle 100 kişiden 60’ı çalışırken 40’ı işsizdir. Gerçek işsizlik oranı %13.7 değil ne yazık ki %40’tır.
İşsizliğin toplumsal cinsiyet boyutu da çok derindir. 2019’un aynı döneminde her 100 kadından 34.7’si işgücü içerisindeydi. Bugün ise her 100 kadından 30.8’i çalışma isteği gösterirken, sadece 26.3’ü istihdamdadır. Diğer bir ifadeyle her 4 kadının 3’ü çalışmamaktadır. Pandemi ortamında kadınlar sağlık, perakende market zincirleri gibi riskli alanlarda daha çok istihdam edilmektedir. Ayrıca turizm, otelcilik, lokantacılık gibi ağırlama sektöründeki derin işsizlik durumundan da daha fazla etkilenmektedir.
15.-24 yaş arasındaki gençlerde de resmi işsizlik oranı %26.1’dir. Sadece 100 gençten 28.2’si çalışabilmektedir. Genç kadınlarda işsizlik %31.1’e kadar yükselmekte her 100 genç kadının yalnız ve yalnız 18.3’ü istihdam edilebilmektedir. Ne eğitimde ne istihdamda olan, yani bugün bir işi de bulunmayan, eğitime devam etmediği için daha parlak bir gelecek de düşleyemeyen gençlerin oranı da %29.3’tür. Bu bir yıl öncesine göre %3.1 artış göstererek tüm OECD ülkeleri arasında en yüksek düzeyi yansıtıyor. Kadınlar arasında bu oran %36.6’ya kadar çıkıyor.
İşsizlik ödeneğinden yararlananların sayısı 811 bin 469 olarak açıklanmış. Bu TUİK’in açıkladığı 4 milyon 101 bin işsiz sayısının %20’sine bile denk gelmiyor. Diğer bir ifadeyle işsiz her 100 kişiden 80’i kamudan hiçbir yardım alamıyor.
Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının son paylaşımına göre Sosyal Koruma Kalkanı’ndan şu ana kadar 33.8 milyar lire ödeme yapılmış. Bu 4482 milyar liralık GSYH’nin ancak %0.75’i civarında çok düşük bir oran. Nakdi ücret desteğinden aylık ödenen 1569 lira da çok gülünç bir rakam. Bu ödemenin gecikmeden hiç olmazsa asgari ücret düzeyine yükseltilmesi gerekiyor.
Pandemi süreci uzadıkça yurttaşlarımızın sınırlı tasarrufları eriyor, aile dayanışma imkanları sınırına dayanıyor. Hanelere 1000 lira sosyal destek ödemeleri aylık düzenli olarak yapılmalıdır. Asgari ücret ve temel gıda maddeleri vergi dışı tutulmalıdır.