Devrimci Demokratik Cumhuriyet İçin

DEVRİMCİ DEMOKRATİK CUMHURİYET İÇİN

SOL Parti, bilimsel sosyalist dünya görüşünün ışığında sınıfsız, sömürüsüz ve eşitlikçi bir dünya için mücadele eder.

SOL Parti bu anlayışla insanın insan tarafından ve yine doğanın insan tarafından sömürülmesine karşı çıkar; her türlü etnik, ulusal baskı ve ayrımcılığa, cinsiyet eşitsizliklerine ve ötekileştirmelere karşı tavır alır.

SOL Parti’nin hedeflediği toplum sınıfsız, sömürüsüz, birlikte yaşadığımız bütün canlılara değer veren, eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplumdur.

SOL Parti, halk sınıflarının söz, yetki ve karar sahibi olduğu, özyönetimci, demokratik planlamacı, özgürlükçü, ekolojist, feminist, bütün ezilenlerin taleplerinin gerçekleştirildiği bir sosyalizm anlayışını savunur. Bu anlayışla geleceğin sosyalist toplumunu bugünden sınıflar mücadelesinin kurucu gücüne dayanarak örgütler.

SOL Parti, dünya devrimlerinin ve Türkiye devrimci mücadelelerinin onurlu mirasının sahibidir. Bu tarihsel deneyler ışığında devrimci halk iktidarının kurulması yolunda bugünün kapitalizmine karşı etkin bir mücadele yürütür.

SOL Parti, emperyalist-kapitalist sisteme karşı mücadele eden dünyanın bütün emekçileriyle ve ezilenleriyle dayanışmayı savunan anti-emperyalist, anti-kapitalist, anti-faşist ve enternasyonalist bir partidir.

SOL Parti, kapitalizme son vererek yeni bir toplum inşa etmek için sosyalizmin nüvelerini bugünden yaratma yolunda mücadele eder.

Dünya Bir Geçiş Sürecinde
YENİ GÜÇLER, YENİ DENGELER

Geçtiğimiz yüzyılda kapitalizme karşı en yetkin başkaldırıyı gerçekleştiren sosyalizmin uğradığı yenilgi ve bunun yarattığı ideolojik hegemonya kaybı yeni bir dünya tablosu ortaya çıkardı.

Sosyalizm deneylerinin başarısızlığa uğraması emperyalist-kapitalist sistemin ideologlarının erken bir zafer havasına kapılmasına yol açtı. Yoksulluğun, savaşların, eşitsizliklerin ortadan kalkarak özgürlük ve refah döneminin başlayacağını iddia eden kapitalist ideologların tarihin sonu öngörüleri kısa zamanda yalanlandı.

1-Kapitalizmin doğasında yer alan sömürü derinleşirken, dünya eşitsizliklerin adaletsizliklerin giderek arttığı, bölgesel savaşların ve halklar arasında kışkırtılan çatışmaların yaygınlaştığı bir kaos alanı haline geldi. Bu görünüm sosyalizmin yenilgisinden sonra piyasaya sürülen özgürlük ve refah vaatlerinin de ne denli boş olduğunu gösterdi.

2-Yoksulluk derinleşirken zenginlerin daha zengin; yoksulların daha yoksul olduğu bir işleyiş bütün gerçekliğiyle ortaya çıktı. Sermaye tahakkümünün, sömürü ilişkilerinin, gelir ve servet eşitsizliklerinin derinleştiği kapitalist bir vahşet dönemi giderek bütün dünyayı etkisi altına aldı.

3-Çevrenin ve doğanın kâr hırsıyla yağmalandığı, iklim krizinin yarattığı sorunların gezegeni yok olma noktasına sürüklediği; bütün insanlığın gıdaya, nitelikli sağlık hizmetlerine ve eğitime ulaşmasında derin bir eşitsizliğin hakim olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Neo-liberal politikaların insanlığa dayatıldığı bu süreçte dünyanın karşı karşıya kaldığı üç büyük sorun iklim krizi, göç ve derinleşen yoksulluk birbirini etkileyen ve büyüten olumsuz sonuçlarıyla bu yüzyıla damgasını vurmaktadır.

4-Ayrıca teknolojik gelişmelerin baş döndürücü hızı geniş kitleleri etkileyen yeni medya türlerinin ortaya çıkmasına; üretimin yapısında değişimlere, savaş ve silah kapasitesinin artmasına yol açtı. Yapay zekâ uygulamaları birçok işkolunun ortadan kalkmasına yol açarken getirdiği kolaylıklar kadar yıkıcı sonuçlar yaratacak tehlikeli yanlar da taşıyor. Özetle teknolojinin ulaştığı boyutlar üretim ilişkilerinden, sanat ve kültür üretimine, toplumsal, sınıfsal farklılaşmalara yeni sömürü biçimlerine bir dolu alanı etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Teknolojik gelişme bir yandan insan yaşamını kolaylaştırır, insanlığın önünde yeni ufuklar açarken, öte yandan da bir avuç zengin kapitalist dışında çok katmanlı bir proleterleşme sürecine yol açıyor.

5-Emperyalist-kapitalist sistem dünya halklarına kendi gücünü dayatarak onları köleliğe mahkûm ederken aynı zamanda kendi iç çelişkileri yoğunlaşmaktadır. İki kutuplu dünya sona ererken ABD’nin artık dünyanın mutlak gücü olacağı varsayılıyordu. Ancak aradan geçen süre içinde bu varsayım gerçekleşmedi. Eskinin emperyalist-kapitalist merkezleri olan ABD ve AB gerilerken, özellikle ABD’nin ekonomik, politik, ideolojik, teknolojik hegemonyası yerini çok kutuplu bir dünyanın çatışmalı rekabetine bıraktı.

6-Çin’in bir ekonomik güç olarak yükselmesi, nükleer bir güç olan Rusya’nın küresel ve bölgesel düzlemde oyuna dahil olması, AB’nin iç bölünmeler nedeniyle teknolojik rekabette geri kalması, Asya’nın ekonomik yükselişi karmaşık bir dünya tablosu ortaya çıkardı.

7-Başta Ortadoğu ve Akdeniz havzası olmak üzere savaşlar ve emperyalist müdahaleler dünyayı cehenneme çeviriyor. ABD, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile bütün Ortadoğu coğrafyasını Irak’tan Afganistan’a, Libya’dan Suriye’ye kadar etnik ve mezhepsel savaşlarla parçalayarak büyük bir yıkıma yol açtı. 21.yüzyılda emperyalist politikaların kışkırtmaları sonucunda Ortadoğu bir dinler savaşı cehennemine dönüştü. Rusya-Ukrayna, Suriye savaşı, Filistin’de yaşanan İsrail vahşeti gibi çatışmaların yarattığı büyük yıkımlar, Afganistan’da ABD’nin çekilerek meydanı Taliban’a bırakması gibi gelişmeler, büyük göç dalgalarının ortaya çıkmasına ve geniş halk kitlelerinin yoksullaşmasına yol açtı.

8-Göçün ortaya çıkardığı en önemli sonuçlardan biri neo-liberalizmin yarattığı yıkıma da bağlı olarak çeşitli ülkelerde iktidara gelen veya etkisini artıran ırkçı-milliyetçi ve otoriter hareketler oldu.

Neo-liberalizmin neden olduğu eşitsizlik, yoksulluk ve dışlanma, göç dalgalarının tetiklediği reaksiyonerlik başta Avrupa ve ABD olmak üzere tüm metropol kapitalist ülkelerde ırkçı-milliyetçi akımların güçlenmesine yol açarken, Latin Amerika’da ise solun çeşitli renklerinin bir alternatif olarak görülmesini getirdi. Neo-liberalizmin krizine karşı üretilen bu iki farklı yanıt insanlığın geleceği açısından en önemli ideolojik ve politik mücadele alanları olarak görülmelidir.

9-Bugün emperyalist-kapitalist sistem karşısında yeniden bir mücadele alanı açılıyor. Dünyada buna ilişkin birçok gösterge var. Neo-liberal politikaların iflası, neo-liberal ideolojinin inandırıcılığını yitirmesi bu direniş zemininin en önemli varlık nedenidir. Kuşkusuz neo-liberal yıkım karşısında sadece sol-sosyalist politikalar değil, kadın bedeni, emeği ve cinselliği üzerindeki denetimin, dinselleştirme politikalarının yanı sıra kadınların ve LGBTİ+ların toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine, kazanılmış haklarına yönelik saldırılara dayanan otoriter-faşist rejim yanlıları da taraftar bulabiliyor. Bu anlamda dünya politikası karmaşık bir “geçiş süreci” yaşıyor.

10-Emperyalist-kapitalist sistemin krizi karşısında on yılı aşkın zamandır farklı coğrafyalarda ilerici halk hareketleri ortaya çıkmakla birlikte bunların alternatif iktidar deneyimlerine dönüştürülmesi başarılamadı. Kapitalizmin ideolojik hegemonyasının tam geriletilememesi, burjuva hükümetlerin ve temsili demokrasilerin krize sürüklenmiş olmasına karşın sosyalizmin bir kurtuluş umudu ve reel bir güç olarak inandırıcı bir alternatif haline gelememiş olması, dünya planında ırkçı-faşist güçlere alan açmaya devam ediyor.

11-Kapitalist küreselleşmenin, piyasacı toplum tasarımlarının bir kriz içinde olduğu kabul ediliyor. Neo-liberal politikalarla krizin yükü emekçi sınıfların üstüne yıkılmışken, bizatihi neo-liberalizm bir kriz kaynağı haline dönüşmüşken kamuculuk anlayışının; kooperatif, yerel, ulusal farklı kolektif mülkiyet biçimlerine dayanan alternatiflerin, sosyal hak ve eşitlikçi fikirlerin yaygınlaştırılması büyük önem taşıyor.

12-Dünyanın çeşitli ülkelerinde neo-liberalizme karşı başkaldıran yoksul köylü ve işçi hareketleri, ekolojik mücadeleler ve başta kadın hareketi olmak üzere kimlik ve tanınma temelli toplumsal hareketler tarih sahnesine çıkıyor. Ezilen, sömürülen halkların kapitalizme karşı yeni bir toplumsal düzen arayışının bir ifadesi olarak görülecek bu toplumsal hareketlerin bütünlüklü bir politik alternatife dönüştürülmesi için sosyalist solun ideolojik, politik, kültürel ve sosyal her düzeyde etkin bir güç olarak örgütlenmesi çıkış yolunun yaratılmasının ön anahtarı haline geliyor.

13-Çağımızın sosyalizmi kuşkusuz bu halk hareketleri saflarından yükselen toplumsal taleplerin taşıyıcısı olacak; onların mücadelelerinin içinden doğarak yükselecektir. Sosyalizm yukarıdan aşağıya tasarlanmış mükemmel bir proje ve gelecek vaadi olarak değil; ancak toplumsal mücadelelerin bağrında gelişmiş, yarını inşa edecek birikimlerle, emekçilerin ve ezilenlerin aklında, kalbinde ve eyleminde yer etmiş inandırıcı bir kurtuluş umudu olarak yeniden örgütlenebilir.

Gelecek toplumun nüvelerinin bugünden, dayanışma ağlarının ve mücadelenin içinden boy vermesi; sosyalizmi sadece iktidarı ele geçirmekle sınırlı görmeyen, aynı zamanda kitlelerin kendi kendini yönetme deneyimi kazanacakları pratik bir süreç olarak tasarlayan bir anlayışla başarılabilir.

14-SOL Parti, bütün eşitsizliklerin ortadan kaldırıldığı, sınıfsız, sömürüsüz bir toplumu hedefleyen ve bunu ezilenlerin kendi öz güçleriyle örgütledikleri bir sosyalizm anlayışı doğrultusunda mücadele eder. Kapitalist-emperyalist sistemin ve işbirlikçilerinin yarattığı büyük adaletsizlik ve eşitsizlikler karşısında haklarımızı ve geleceğimizi kazanmak; demokratik, bağımsız, özgür, eşitlikçi ve dayanışmacı yeni bir düzen kurmak için tüm emekçileri ve ezilenleri bu mücadelede güçlerini birleştirmeye çağırır.

İslamcı Faşizme Dönüşen Rejimde
DEVRİMCİ DEMOKRATİK ÇIKIŞ YOLU

Yüz yıl önce bağımsızlık savaşı sonrasında ilerici bir adım olarak kurulan Cumhuriyet, yüz yılın sonunda İslamcı bir faşizme dönüştü. Böyle bir dönüşüm emperyalizme bağımlı ekonomik ve siyasi yapının şekillendirdiği devlet kurumlarının ve büyük sermayenin arkasında olduğu darbelerden, katliamlardan geçilerek, dünyada yükselen neo-liberal gerici dalgadan beslenerek gerçekleşti.

Türkiye, bu dönüşümün sonunda kapitalizmin neo-liberal sömürü ve soygun politikalarının, özelleştirme ve talanlarla sınırsızca gerçekleştiği; her tür tarikat, dini cemaat ve şeriatçı odakların devlet olanaklarıyla palazlandığı tek adam rejimi altında İslamcı faşizmin esareti altına sokuldu.

SOL Parti, İslamcı faşizme son vererek emekçi halkın kurtuluş yolunu açacak devrimci demokratik bir dönüşümü gerçekleştirmek için mücadelesini sürdürür. 

1-1923’te emperyalizme karşı yürütülen bağımsızlık savaşı ile kurulan Cumhuriyet, kendisinden önceki teokratik monarşiye son vererek tarihsel olarak ilerici bir adım oldu. Kuruluşun akabinde kapitalistleşme yolunun seçilmesi sonrasında emperyalizme yeniden bağımlılık ilişkilerine hızlı bir dönüşün de taşları döşendi. Burjuva demokratik devriminin tamamlanamamış olması, Cumhuriyet’in ulusal sorun ve siyasal İslamcılık eksenindeki gerilimleri aşamamasına, bütün bir yüz yıl boyunca toplumun etnik ve mezhepsel eksende kırılmalar yaşamasına yol açtı.

2-İkinci Paylaşım Savaşı ardından yükselen ABD emperyalizmine bağımlılık ilişkileri çerçevesinde NATO’ya katılım sonucu, askeri ve ekonomik alandaki ikili anlaşmalarla Türkiye yeni sömürge bir ülke haline geldi. Türkiye’nin devlet yapısı da faşizmin devlet yapısı içinde örgütlenmesine izin veren bir biçimde dönüştü. İlerici halk hareketlerinin bastırılması için Özel Harp Dairesi devlet içinde konumlanırken, ona bağlı sivil faşist ayaklar oluşturuldu. Amerika’nın Ortadoğu’yu kontrol etmek üzere yürürlüğe koyduğu "Yeşil Kuşak Projesi" doğrultusunda siyasal İslamcı örgütlenmeler geliştirildi.

3-12 Mart baskı dönemi ve sonrasında 12 Eylül açık faşist diktatörlüğü ilerici devrimci güçleri bastırmak üzere yürütülen faşist saldırıların devrimci uyanışı bastırmaya yetmediği koşullarda, doğrudan emperyalizmin ve egemen sınıfların politikası olarak yürürlüğe sokuldu. 12 Eylül faşizminin Türk-İslam sentezi eksenindeki politikaları, Cumhuriyet’in ilerici birikimlerinin tasfiye edilerek siyasal İslamcı faşist bir rejime dönüşümün temellerini oluşturdu. Öte yandan 12 Eylül’le birlikte, 80’lerde Özal’la başlayan ve AKP döneminde de radikal bir biçimde sürdürülen neo-liberal sömürü politikaları gündeme geldi. Özelleştirmelerle tüm kamu birikiminin ve sosyal hakların tasfiye edilmesine, yer altı ve yer üstü tüm kaynakların sermayenin sınırsız talanına açılmasına dayanan bugünkü yağma ve talan düzeni bu etaplardan geçerek kuruldu.

4-Soğuk savaşın sona ermesiyle tek kutuplu bir dünyaya geçiş de Türkiye’nin devlet yapısında demokratik bir dönüşüm yaratmadı. Emperyalizmin ülkedeki politikalarının taşıyıcısı olan Özal’dan ya da AKP iktidarından demokratik bir dönüşüm beklentisi içine girmek, ucu Siyasal İslamcı Faşizme desteğe kadar uzanacak bir liberal ihanet olarak kaldı. Devletin bu "sömürge tipi faşist" yapısı, AKP iktidarında devletin geleneksel ideolojik yapısındaki dönüşüm sonucunda siyasal İslamcı faşist bir nitelik kazandı.

5-Siyasal İslam öteden beri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de emperyalist politikaların gereği olarak palazlandırıldı. AKP, ABD’nin Ortadoğu’yu din ve mezhep temelinde parçalamaya dayanan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) bağlamında emperyal misyona alet olarak da iktidara taşındı. 2010’da anayasa değişikliği ile yargının ele geçirilmesinden, 2017’de parlamenter sisteme son verilmesine uzanan etaplardan geçerek faşist bir tek adam rejimi kuruldu. Yüz yıl sonra Cumhuriyet, fiili bir saltanat-hilafet esareti altına sokuldu. Mafyası, çetesi, tarikatlarıyla her tür faşist gücün içinde yuvalandığı bir kötülükler imparatorluğuna dönüşmüş bu rejim, işçilerin, köylülerin, tüm emekçilerin, kadınların, LGBTİ+ların ve ezilen halkların üzerinde egemen sınıfların talep ve çıkarlarının en acımasız uygulayıcısıdır.

6-Bu faşist rejimin yenilgiye uğratılması eski parlamenter sisteme dönüşle başarılamaz. Gerçek bir değişim ve dönüşüm bugün tehdidi altında bulunduğumuz İslamcı faşist rejime geçişe de zemin oluşturan devletin bütün ideolojik-politik baskı aygıtlarından, emperyalist boyunduruk ve gerici esaretten kurtaracak devrimci bir atılımla başarılabilir. Böyle bir devrimci dönüşüm de ancak ve ancak bütün emekçilerin, işçilerin, gençlerin, kadınların, bütün ezilen halkların birleşerek, örgütlenerek, kendi haklarına ve geleceklerine sahip çıkarak verecekleri mücadele ile; halkın kendi güçlü kollarıyla kazanılacaktır.

Türkiye’nin çıkışı, yüzünü sosyalizme dönmüş, devrimci demokratik bir dönüşümle mümkündür. Bu dönüşüm siyasal sistemin laiklik, bağımsızlık, kamuculuk, eşitlik, kardeşlik ve özgürlük temelinde bütünüyle yenilenmesini gerektirir. Emekçilerin öz deneyimleriyle bugünden tohumlarını atacağı, sosyalizmin inşasına uzanacak yol, bugün toplumsal taleplerin taşıyıcılığını üstlenecek bir mücadele bütünlüğünde ele alınmalıdır. Sosyalist sol siyaset bu faşist rejime karşı laiklik, kamuculuk, bağımsızlık, barış ve demokrasi temelinden yükselecek bir devrimci demokratik yeniden kuruluşun tek mücadele zeminidir.

Kendi suretlerinden gerici, sömürücü, baskıcı bir rejim yaratanlar karşısında ülkenin ilerici, yurtsever, demokrat, devrimci direniş güçleri var. Şimdi, karanlık sömürü düzeninin mezar kazıcısı olacak bir mücadeleyi hayatın her alanında örgütleyerek devrimci, demokratik bir cumhuriyeti kurmak için İLERİ atılmanın tam zamanıdır!

Bugün halkın içinde bulunduğu yoksulluk, sömürü, baskı ve eşitsizliklerin ortadan kaldırılması için, gerici esaret ve kapitalist sömürü düzeninin yıkılarak yerine sömürüsüz, laik, demokratik, bağımsız bir ülkenin; bütün emekçi halkın kendi iktidarının kurulması için İLERİ atılmanın zamanıdır!

Bu ülkenin kökleri geçmişe uzanan ve zorlu mücadeleler içinden süzülüp gelen devrimci mücadele birikimlerimiz ve geleneklerimiz, yarını kazanmanın da en büyük güvencesi olmaya devam edecektir.

Demokratik, bağımsız, özgür, eşitlikçi, dayanışmacı yeni bir düzen için;

1.SÖZ, YETKİ, KARAR İKTİDAR HALKA

SOL Parti, demokrasiyi seçim, oy ve parlamento ile sınırlamaz. Hayatın her alanında, halkın kendi örgütlü gücüyle söz sahibi olmasına dayanan halk demokrasisini savunur. Halkın öz deneyimleriyle kurulacak demokrasiyi bugünden hayata geçirmek için çalışır.

1.1. Tek Adam Rejimine Son

-Parlamentonun ve tüm demokratik kurumların fiilen ortadan kaldırıldığı ve yürütme yetkisini tek kişinin egemenliğine veren bu tek adam rejiminin ortadan kaldırılması;

-Kuvvetler ayrılığına dayanan; halkın söz, yetki ve karar süreçlerine dahil edildiği; yerel yönetimlerin ve yerinden yönetim anlayışının temel alındığı yeni bir düzenin kurulması;

-Temelinde 12 Eylül faşist anayasası olan tek adam rejiminin kurumsal bir ifadesine dönüşmüş olan mevcut anayasanın yerine özgürlükçü, demokratik ve sosyal bir anayasa hazırlanması;

-Yeni anayasanın, barajın sıfırlandığı, seçimlere katılımın önündeki engellerle birlikte anti-demokratik tüm hükümlerin kaldırılmasının ardından gerçekleşecek bir seçim sonrası oluşacak bir kurucu meclis eliyle yapılması, bu anayasa sürecinin toplumsal muhalefet örgütlerinin, kitle inisiyatiflerinin ve halkın doğrudan katıldığı bir demokratik sürecin sonunda hazırlanması;

-12 Eylül’ün kalıntısı seçim barajının sıfırlanması, Siyasi Partiler Kanunu ile siyasete getirilen tüm kısıtlamaların kaldırılması, her türlü düşünceye örgütlenme hakkı tanınması; temel ve evrensel insan hak ve özgürlüklerine aykırı olmamak koşuluyla hiçbir siyasi partinin amaçları yüzünden kapatılmaması; lider sultasına yol açan hükümlerin değiştirilmesi ve parti içi demokrasinin esas kabul edilmesi;

1.2. Doğrudan Temsil İçin Örgütlenme

-Halkın demokratik iktidarı için halk kesimlerinin mahallede, işyerinde, okulda ve hayatın her alanındaki örgütlenmelerinin üzerinden yükselecek doğrudan temsilin sağlanması;

-Halkın her düzeyde kendini yönettiği bir demokrasi için örgütlenmesinin önündeki her türlü engelin kaldırılması; örgütlenme ve düşünce özgürlüğüne yönelik kısıtlayıcı her türlü düzenlemeye son verilmesi için mücadele eder.

2-TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

SOL Parti, tüm dünyada emperyalizme ve onun baskı, tahakküm, bazen doğrudan işgal politikalarına ve bu yolla gerçekleştirdiği sömürü ve talan mekanizmalarına karşı durur.

SOL Parti, dünya halklarının emperyalizme karşı mücadeleleriyle enternasyonalist bir anlayışla dayanışma içindedir. Bu anlamda da tam bağımsız Türkiye yolunda; emperyalist ülkelerle olan ekonomik ve askeri bağımlılık ilişkilerine son verilmesini, topraklarımızdaki ABD ve NATO üslerinin kaldırılmasını, tekellerin yer altı ve yer üstü kaynaklarımız üzerindeki yağmasına son verilmesini savunur.

2.1. Emperyalist Anlaşmalara Son

-Emperyalizme bağımlılığı pekiştiren ekonomik, diplomatik ve askeri anlaşmaların iptal edilmesi, NATO’dan çıkılması; 

-ABD ile olan tüm ikili anlaşmaların iptal edilmesi, ülkemizdeki tüm yabancı üs ve tesislerin kapatılması;

-Gümrük Birliği’nden çıkılması, AB ile yürütülen müzakere sürecinin sona erdirilerek AB’ye katılımın reddedilmesi, Batı’nın tefeci emperyalist merkezleriyle yapılan finansal-ekonomik ikili anlaşmaların sonlandırılması;

-“Hizmetlerin serbest dolaşımı” adı altında dayatılan, yoksul ülkelerdeki işgücünün vasıfsızlaştırılması ve ucuz işgücü olarak kullanılmasına olanak sağlayan tüm anlaşmaların iptal edilmesi, işgücünün eşit koşullar altında serbest dolaşımının sağlanması;

2.2 Emperyalist Tekellere ve Kurumsal Müdahalelere Son

-Ülkemizdeki tüm yabancı tekellerin hakimiyetinin sonlandırılması, bu tekellerin tüm mallarının karşılıksız olarak kamuya aktarılması;

-Maden işletme imtiyazları ve göl, akarsu, kıyı ve ormanlar başta olmak üzere doğal kaynaklar üzerindeki her tür mülkiyet ve imtiyazın karşılıksız olarak kaldırılması, buralarda faaliyet gösteren tekellerin kovulması;

-Emperyalizmin mali kurumları ile kurulan bağımlılık ilişkilerine son verilmesi, Türkiye’nin kirli, tiksindirici borçlarının karşılıksız olarak kaldırılması;

2.3. Barış ve Kardeşliği Yükselten Dış Politika

-ABD’nin güdümünde Ortadoğu’da izlenen savaşçı politikaların sona erdirilmesi, cihatçı ittifakların terk edilmesi, bölgemizde enternasyonalist bir barış ve dayanışma politikası ile emperyalist müdahalelere karşı durulması;

-NATO’nun genişleme projesiyle, ABD ve Batı emperyalizminin Rusya ve Çin’i hedefe koyarak gündeme getirdiği yeni savaş konseptinin reddedilmesi, NATO’nun Karadeniz’i bir askeri kuşatma alanına dönüştürmesinin önüne geçilmesi;

-Türkiye ve Yunanistan hükümetlerinin Kıbrıs’a müdahalesine karşı çıkarak iki bölgeli, iki toplumlu bağımsız Kıbrıs’tan yana tavır alınması;

-Her dinden, mezhepten, ulustan halkların özgürce bir arada yaşamasından ve kardeşliğinden yana bir anlayış doğrultusunda İsrail’in yürüttüğü işgalci politikalara karşı Filistin halkının direnişini destekler; Türkiye’nin İsrail’le yaptığı ekonomik-askeri anlaşmaların iptal edilmesi için mücadele eder.

  1. LAİKLİĞİ KAZANACAĞIZ

SOL Parti, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasından yanadır. Devlet ve toplumsal ilişkilerin din esaslı bir şekilde düzenlenmesine;   tarikatlar  ve  şeriatçı odakların devlet içindeki her tür örgütlenmelerine karşı durur.

İslamcı faşizmin gerici esaretine ve sömürücü sınıfların dini kendi çıkarlarının bir istismar aracı haline getirmesine karşı, kişi hak ve özgürlüklerinin teminatı ve kamusallığın kurucu ilkesi olarak laikliği savunur.

-Tüm yurttaşların inanma ve “inanmama özgürlüğü”nün güvence altına alınması;

-Diyanet İşleri Başkanlığı’nın lağvedilmesi;

-Tarikat ve cemaat gibi gerici odakların devlet içindeki kadrolarının dağıtılması;  

-Din ve devlet işlerinin kesin biçimde birbirinden ayrılması; dinin devlet işlerini, kamusal düzeni ve toplumsal hayatı düzenlemeye yönelik her tür müdahalesine son verilmesi;

-Anayasa ve yasaların laiklikle ilgili tüm hükümlerinin eksiksiz uygulanması; tarikat ve cemaatlerin örgütlenmesine son verilmesi;

-Alevilerin eşitlik yurttaşlık hakkının tanınması,

-Her türlü din, mezhep ve inanca mensup kişilerin, temel insan hakları ve çocuk haklarına aykırı olmadığı sürece inanç özgürlüğünün tanınması;

-Kamu kaynaklarının din ve inançla ilgili eğitim ve kurs etkinlikleri için kullanımına son verilmesi;

-Toplumun bu alandaki eğitim ve öğrenme ihtiyaçlarının, ilgili dinsel ya da toplumsal kültürel çevrelerin ve toplulukların kendi sorumluluğuna bırakılması; bu tür faaliyetler üzerinde temel insan hak ve özgürlükleri açısından etkili bir kamusal denetim sağlanması;

-Dini nikahın medeni nikah ile eşdeğer olmasına yönelik alınan kararların iptal edilmesi;

-Toplumsal hayatı ve yaşam tarzını dönüştürmeye yönelik dini baskılara son verilmesi için mücadele eder.

  1. KÜRT SORUNUNDA BARIŞ, BİR ARADA YAŞAM VE DEMOKRATİK ÇÖZÜM

SOL Parti, savaş, şiddet ve baskı politikalarının yarattığı çözümsüzlük içinde, halklar arasında derin yaralar açarak sürüp gelen Kürt sorununun bir arada yaşam ve demokratikleşme temelinde çözümünü savunur.

SOL Parti, ezilen Türk, Kürt ve tüm halkların bir arada bulunabilecekleri bir ortamı yaratmak hedefiyle, emperyalizmin ve onun işbirlikçi iktidarlarının etnik ayrıştırmayı derinleştiren politikalarına karşı çıkar.

SOL Parti, savaşın ve savaşın yarattığı şoven duyguların halklar içindeki tüm etkilerini yok ederek iki toplumun birbiriyle barışmasından yana tutum alır.

4.1 Kalıcı Çözüm İçin Demokratikleşme

-Emekçi halkları yıllardır etnik aidiyetleri yüzünden birbirine düşman ederek her iki halkın da bağrında onarılmaz yaralar açan savaş, baskı ve şiddet politikalarının terk edilerek barışın egemen kılınması;

-Kürt sorununun çözümü yolunda silah ve şiddet politikalarının terk edilmesi, Kürt halkının üzerindeki her türlü baskının kaldırıldığı barışçıl bir demokratik ortam içinde halkın özgürce yaşamasını kabul eden anlayışın güçlenmesi;

-Kürt sorununun kalıcı çözümü için tutarlı bir demokratikleşmenin gerçekleşmesi, ülke bütünü için yerinden yönetim ilkelerinin geliştirilmesi, yeni bir anayasa ile siyasal, demokratik ve kültürel hakların korunup geliştirilmesine olanak tanıyacak anayasal ve idari düzenlemelerin gerçekleştirilmesi;

4.2 Halkların Kurtuluşu İçin Devrimci Demokratik Düzen

-ABD emperyalizminin Ortadoğu’da etnik ve mezhepsel ayrıştırmaya odaklanmış, Kürt sorununu da kendi çıkarları için araçsallaştıran politikalarını reddederek, dış politikanın anti-emperyalist ve barış ekseninde sürdürülmesi;

-Etnik ayrıştırma politikalarına karşı toplumsal barış ve bir arada yaşamın güçlendirilmesi için, Türk’üyle Kürt’üyle, Alevi’si ve Sünni’siyle tüm ezilen emekçi halkların geleceğinin mevcut sömürü ve baskı düzenine son vererek, yeni bir devrimci demokratik düzenin kurulması için mücadele eder.

  1. ÜRETEN BİZİZ, YÖNETEN DE BİZ OLACAĞIZ

SOL Parti, ekonominin kar odaklı değil toplumsal ihtiyaçların karşılanması amaçlı örgütlenmesini; mal ve hizmetlere erişimde değişim değerinin değil, kullanım değerinin belirleyici olmasını savunur.

SOL Parti, ekonomik karar süreçlerinin piyasa temelinde değil, halk temsilcilerinin ve emekçi örgütlerinin öneri ve kararları ile demokratik planlama temelinde yürütülmesini savunur.

5.1. Toplumsal İhtiyaçlar İçin Ekonomi

-Temel ekonomik kararların sermayenin kâr beklentilerine, kendini düzenleyen tekelleşmiş piyasa mekanizmasının buyruklarına göre değil; toplumun ihtiyaçlarına göre saptandığı bir ekonominin tasarlanması;

-Ekonominin temel üretim ve yatırım kararlarında, sermayenin değil; halk temsilcilerinin ve emekçi örgütlerinin tavsiye ve kararları ile yönlenen demokratik planlama organlarının belirleyici olması; bu kararların uygulanmasını gerek işletme ölçeğinde gerekse bölgesel ve ulusal düzeylerde emekçi örgütleri ve temsilcilerinin denetlemesi;

-Emekçilerin çalışma alanlarındaki mal ve hizmet üretiminin düzenlenmesine katılmaları, üretim faaliyetlerinin bilgisini edinmeleri, ürettikleri mal ve hizmetlerin kullanımı konusunda söz ve karar sahibi olacakları düzenlemelerin yapılması;

5.2. Tek Çare Kamulaştırma

-Kamu varlıklarının hoyratça elden çıkarılarak Türk Telekom, Erdemir, TÜPRAŞ ve PETKİM başta olmak üzere birçok stratejik kamu işletmesinin satılmasının getirdiği ekonomik ve toplumsal hasarın telafi edilmesi, bu kurumların karşılıksız olarak geri alınması;

-Sümerbank, Et Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu gibi dar gelirli yurttaşın temel ihtiyaç maddelerini sağlayan; böylelikle bir yandan yoksullara ucuz ve kaliteli giysi, ayakkabı ve gıda sunarken, diğer yandan da bulundukları sektörde fiyatları düzenleme işlevi görerek enflasyona karşı mücadele görevi üstlenen kuruluşlara yeniden hayatiyet kazandırılması; 

-Hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelen internet hizmetinin, kâr amacı gütmeden, ücretsiz olarak herkese erişilebilir hale getirilmesi, Türk Telekom’un özelleştirilmesinin iptaliyle başlayarak marjinal maliyeti düşük olan tüm telekomünikasyon hizmetlerinin kamu tarafından sunulması;

-21. yüzyılda ortaya çıkan ve yeni ekonominin yani internet ekonomisinin dev şirketleri olan dijital tekellere alternatif olacak kamucu uygulamaların oluşturulması;

-Yerine göre ulusal, yerine göre belediyeler bünyesinde farklı kolektif mülkiyet biçimlerinin bir arada bulunacağı kamucu bir modelin geliştirilmesi;

-Kamuda emekçilerin yönetim ve denetimde söz, yetki, karar sahibi oldukları; hizmetten yararlanan yurttaşları da kapsayan demokratik karar süreçlerinin oluşturulması;

5.3. Demokratik, Katılımcı ve Eşitlikçi Bütçe

-Kamu bütçesinin demokratik, katılımcı ve eşitlikçi bir tarzla sendikalar, meslek kuruluşları, tüketici örgütlerinin ve diğer demokratik kitle örgütlerinin önerileri göz önüne alınarak düzenlenmesi;

-Bütçenin mali sermayenin ihtiyaçlarına göre değil; toplumun eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, konut, beslenme, ulaşım, iletişim ve bilgiye erişim gibi temel gereksinimlerinin karşılanması önceliğiyle düzenlenmesi; 

-Kamu bütçesinde askeri ve bürokratik harcamaların asgari düzeye indirilmesi;

-Faiz ödeyen bütçe anlayışının terk edilmesi;

5.4. Adil Gelir Dağılımı

-Adil bir gelir dağılımının yaratılabilmesi için harcamaları değil; gelir ve serveti temel alan artan oranlı bir vergi sisteminin hayata geçirilmesi, uluslararası finansal işlemlerden vergi alınması, sermaye kontrollerinin yeniden uygulanması;

-Herkesin yalnızca bu ülkenin yurttaşı, doğal ve fiziksel kaynakların paydaşı olma kimliğiyle toplumsal refahtan pay alması; bu anlamda herkese yurttaşlık geliri ödenmesinin bir ilke olarak kabul edilmesi için mücadele eder.

  1. HERKESE İŞ, DAHA FAZLA HAK

SOL Parti, çalışma hakkını kişinin kendini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi, becerilerini üretim sürecine taşıması temelli bir insanlık hakkı olarak kabul eder.

Mevcut işlerin daha çok kişi arasında paylaştırılarak, çalışma saatleri ve günlerinin kısaltılarak, emek süreçlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği gözetilerek tam istihdamın tesisini savunur.

SOL Parti tam istihdamı, insanca ve onurlu bir yaşamı hedefler.

6.1. İşsizliğe Son

-İşgününü ücretler düşürülmeksizin kısaltma amacının genel bir ilke olarak benimsenmesi; 

-Bir insan hakkı olarak çalışma hakkının herkes için yaşama geçirilmesi; yaygın ve etkili bir işsizlik sigortası uygulaması;

-Hem mevcut işlerin daha fazla kişi arasında paylaştırılması hem de daha kısa çalışma gün ve saatlerinin yaratacağı boş zaman olanağını ücretlilerin etkin bir biçimde kullanabilmesi için çalışma gününün ve saatlerinin azaltılarak ilk planda haftada beş gün ve 30 saate indirilmesi;

-Emekçilerden kesilen sosyal güvenlik primlerine sermaye ve devlet katkısının artırılması;

6.2. Barajsız, Engelsiz Sendikal Örgütlenme

-Sendikacılığın yozlaşmasına, çalışma yaşamının sendika tekellerinin hakimiyetine girmesine yol açan işyeri ve işkolu barajlarının kaldırılması;

-Sendikal hayatı düzenleyen kuralların emekçi taleplerini gözetecek şekilde değiştirilmesi; emekçilerin ekonomik örgütlenme, grev, toplu sözleşme ve sendikalaşma haklarını gerçekleştirmesinin önündeki bütün engellerin kaldırılması;

-Sendikalaşma, grev ve toplu sözleşme yasaklarının bütün kamusal ve özel işletmeler için ayrım gözetmeksizin kaldırılması; askeri personel ve güvenlik personeli de dahil bütün ücretliler için sendikalaşma hakkının yasayla teminat altına alınması;

-Emekçilerin demokratik sınıf ve kitle sendikacılığı temelinde ortak örgütlenmesi, ortak örgütlenme, yerel inisiyatifleri geliştirme, yeni bir sendikal kültür ve anlayış yaratma hedefleri doğrultusunda kamu çalışanlarının toplu sözleşme ve grev yapabilmelerinin ve siyasete katılabilmelerinin önündeki engellerin kaldırılması;

6.3. Sağlıklı ve Güvenli Çalışma

-Ev işlerini, eğitimi, sağlığı, sosyal yardımı, emeklilik ve işsizlik sigortasını da içeren eşit, parasız, nitelikli biçimde bir sosyal güvenlik sisteminin kurulması ve bu sistemin emekçilerin yönetim ve denetimine bırakılması;

-Kayıt dışı, sigortasız işçi çalıştırma yasağının uygulanması için gerekli yasal ve cezai düzenlemelere işlerlik kazandırılması;

-İşyerlerinde sağlıklı bir çalışma ortamı kurulması; iş kazalarına ilişkin mevcut işçi sağlığı ve iş güvenliği yasasının emekçiler lehine düzenlenmesi; etkin kamu denetimini sağlayacak mekanizmaların meslek örgütlerinin ve sendikaların katkısıyla oluşturulması;

-İşyeri ve işçi güvenliğinin sağlanması için patronlara ağır yükümlülükler getirilmesi; iş kazaları sonucu sakat ve engelli hale gelenlerin ve bakmakla yükümlü oldukları aile bireylerinin haklarının güvence altına alınması için gerekli düzenlemelerin yapılması;

-Esnek ve güvencesiz çalışmanın yasaklanması;

6.4. Emekliler İçin İnsanca Yaşam ve Huzur Hakkı

-Emeklilere insanca yaşayabilecek bir ücret verilmesi; ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda yaşamlarını kolaylaştırıcı önlemler alınması, örgütlenmelerinin önündeki engellerin kaldırılması;

-Emeklilerin tamamının kamu kurum ve kuruluşlarının dinlenme tesislerinden ücretsiz yararlanması; ulaşım, enerji ve iletişim hizmetlerinden öncelikli ve ücretsiz yararlanmalarının sağlanması;

-Sigortalı olsun olmasın yaşlı ve emeklilerinin tamamının yeterli sağlık ve emeklilik hizmeti alması, emeklilerin isterlerse huzurevlerinde isterlerse evlerine kamusal hizmet götürülerek yaşamlarını insanca sürdürmelerinin koşullarının yaratılması;

-Emeklilerin örgütlenme ve sendikalaşma hakkının önündeki engellerin kaldırılması;

-Emekli aylığının bağlanmasında var olan prim güncellenmesi, aylık bağlama oranı ve aylıkların alt sınırı konularında farklı düzenlemeler getiren üç ayrı uygulama nedeniyle ortaya çıkan emekli aylığı eşitsizliklerinin giderilmesi, emekli aylık ve gelirlerinin insanca yaşayacak bir düzeye gelmesi, norm ve standart birliğinin sağlanması amacıyla intibak yasası çıkarılması için mücadele eder.

  1. BİLİMSEL, LAİK, DEMOKRATİK KAMUSAL EĞİTİM

SOL Parti, neo-liberal eğitim politikalarının yarattığı tahribatın üzerine eklenen, “dindar nesil yetiştirme” iddiasıyla yapılan müdahalelere karşı, eğitimin tüm bileşenlerinin katılımıyla kamucu, bilimsel, demokratik ve laik bir temelde yeniden yapılandırılmasını savunur.

SOL Parti, yükseköğretimi ve üniversiteleri bir pazar olarak gören, metalaştıran, toplumsal sorumluluklarının sönümlendirilmesini amaçlayan, dinselleştirme politikalarıyla biat eden kuşaklar yaratmayı hedefleyen politikalarla mücadele eder.SOL Parti, eğitim ve yetiştirme sistemi krizini, aklın ve bilimin rehberliğinde, laik, demokratik ve katılımcı bir eğitimin yeniden inşası ile aşmayı hedefler.

7.1. Tüm yurttaşların eğitim hakkına eşit ve tam erişimi ve demokratik katılımı

-Temel bir insan hakkı olan eğitimin herkese eşit, parasız, nitelikli biçimde sunulması;

-Eğitim sisteminin eşitlik temelinde ve ayrımcılık karşıtı biçimde yeniden yapılandırılması;

-Kamusal eğitimi güçlendirmek için bütçeden yeterli kaynağın ayrılması;

-Özel okulların ve yurtların kamulaştırılması;

-Eğitimden servet edinmeye yönelik tüm girişimlerin yasaklanması;

-Eğitim ve yetiştirme sisteminin tüm düzey ve türlerinde ‘katkı payı’, ‘harç’, ‘bağış’ adı altında katılımcılardan para toplanmasına son verilmesi;

-Okul sayısının artırılması; ihtiyacı olan tüm öğrencilere burs sağlanması;

-Tüm okullarda ücretsiz bir öğün beslenme programının hayata geçirilmesi;

-Köy okullarının yeniden açılması;

-Yatılı okul seçeneklerinin geliştirilmesi;

-Eğitime erişim, devam ve tamamlama süreçlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğini tam olarak sağlayacak önlemlerin alınması;

-Mevsimlik tarım işçisi ve eğitime erişimde dezavantajlı gruplara daha fazla ilgi, kaynak ve olumlu ayrımcılık uygulanması;

-Ortaöğretim düzeyinde mesleki teknik yetiştirmeye son verilmesi; meslek eğitim merkezlerinde çocuk emeği sömürüsüne olanak veren uygulamaların ve çocuk işçiliğinin tamamen yasaklanması;

-Herkese anadilinde eğitim hakkının sağlanması;

-Karma eğitim ilkesini değiştirmeye yönelik cinsiyetçi uygulamalara son verilmesi; 12 yıllık zorunlu eğitimin kesintisiz biçimde uygulanması; okul öncesi eğitimin zorunlu olması ve yaygın bir şekilde uygulanması;

-Zorunlu eğitimin ortaöğretim evresinde açıköğretime geçişe imkân sağlayan esnek uygulamaya son verilmesi;

-Çocuk, genç, yetişkin tüm toplumun temel öğrenme ihtiyaçlarını karşılamaya dönük sosyal, kültürel ve mesleki kursların parasız biçimde halk eğitimi merkezlerinde sunulması;

7.2. Bilimsel ve Laik Eğitim

-Eğitimin tüm kademelerinde zorunlu din dersi de dahil olmak üzere din odaklı tüm seçimlik derslere son verilmesi;

-Ders programları ve ders kitaplarının bilimsel bilgiye alternatif olarak sunulan “akıllı tasarım” ve “yaratılışçılık” gibi içeriklerden tümüyle arındırılması;

-İmam hatip okullarının tamamen kaldırılması; bu okullardaki öğrencilerin genel akademik öğretim sistemiyle bütünleştirilmesi;

-Halk Eğitimi Merkezleri’nde açılmakta olan Kuran kurslarına son verilmesi;

-MEB’in okullarda ve eğitim kurumlarında çeşitli faaliyet ve etkinlik yapmak üzere dini vakıf ve kurumlarla imzaladığı protokol ve anlaşmalara son verilmesi;

-Her düzeydeki okul ve eğitim kurumunda kutlu doğum haftası, mevlit, Kuran okuma kampanyası gibi dini içerikli etkinliklere son verilmesi;

-Okullarda dini kurumların, şahısların ve sivil toplum örgütü görüntüsü altında faaliyet gösteren tarikat ve dini çevrelerin faaliyetlerinin yasaklanması;

-Okullarda ve eğitim kurumlarında karma eğitim ile karma sosyalleşmeye dayalı toplumsal ilişki kalıplarını ortadan kaldırmaya yönelik tek cinsiyetli okul, ayrı oturma düzeni ve ayrı sınıf/mekân kullanımı gibi uygulamalara son verilmesi;

-Müftü, imam, hoca gibi dini figürlerin okullar ve eğitim kurumlarında faaliyette bulunmasının yasaklanması;

-Okullarda öğrenciler ve öğretmenler için dini inancı çağrıştıran her türden kılık kıyafet, arma ve rozetin yasaklanması;

-Okullarda ve eğitim kurumlarında mescit ve ibadet ile ilgili birimlerin kaldırılması; herhangi bir inancın ayrıcalıklı konum edinmesine yönelik her türlü teşvik, önlem ve düzenlemelere son verilmesi;

-Milli Eğitim Bakanlığı’nın dinci kadrolaşmaya dayalı personel politikasına son verilmesi ve eğitim yönetiminin, öğretim süreçlerinin ve öğrenme ortamlarının demokratikleşmesi için eğitim bileşenlerinin söz ve karar sahibi olduğu katılımcı süreçlerin örgütlenmesi;

-Okullarda öğrencilerin kendilerini gerçekleştirmesine olanak sağlayacak olan kültür, sanat ve spor etkinliklerini teşvik eden ders, kurs ve çeşitli etkinlik seçeneklerinin yaratılması için mücadele eder.

7.3. İnsan, Toplum ve Doğa Yararına; Özerk,Demokratik Üniversite

-Üniversitelerin devlet, sermaye ve toplumun diğer bütün güçleri karşısında bağımsız olması, YÖK’ün kaldırılması;

-Üniversitelerin akademik özerklik ve bilimsel özgürlük temelinde yeniden yapılandırılması;

-Üniversite sayısının, bölümlerin ve kontenjanlarının toplumsal ihtiyaçlar gözetilerek planlanması;

-Üniversiteye giriş sisteminin eşitsizlikleri giderecek, öğrencilerin ilgi, yetenek ve istekleri doğrultusunda istediği bölümü seçebileceği ve toplumsal faydayı gözetecek şekilde yeniden yapılandırılması;

-Bilginin üretilmesinde, öğrenim ikliminin örgütlenmesinde rekabete dayalı değil, ortak çalışmayı, dayanışmayı ve bilgi-deneyimleri paylaşmayı esas alan bir anlayışın geliştirilmesi,

-Tüm üniversite emekçileri için kadrolu, güvenceli bir istihdam sisteminin, insan onuruna yaraşır bir ücretin, insanca çalışma koşullarının sağlanması;

-Rektörler başta olmak üzere üniversite yönetimlerinin üniversitenin tüm bileşenlerinin katıldığı demokratik seçimlerle belirlenmesi, üniversitelerin tüm bileşenlerin kolektif katılımıyla yönetilmesi;

-Tüm üniversite bileşenlerinin örgütlenme özgürlüğünün garanti altına alınması;

-Yükseköğretimin her düzeyde parasız olması, tüm öğrencilerin insanca barınma, ulaşım ve yemek ihtiyaçlarının ücretsiz olarak kamu eliyle karşılanması;

-Tüm üniversite bileşenleri için yükseköğretim alanının gerektirdiği, kullanımı zorunlu olan materyallerin kamusal finansman yoluyla karşılanması;

-Özel üniversitelerin kamulaştırılması;

-Üniversitelerin piyasa mantığından ve dinselleştirme uygulamalarından arındırılması;

-Öğrencilerin öğrenme, araştırma, eleştirme ve kendilerini geliştirmeleri, düşünsel, bilimsel, siyasal, sanatsal, sosyal ve kültürel etkinlikler düzenleme ve bu etkinliklere katılma olanaklarının oluşturulması;

-Kampüslerin özel güvenlik, polis, kamera düzeneklerinden, güvenlikçi anlayıştan arındırılması, tahakkümün aracı olan disiplin yönetmeliklerinin kaldırılması,

-Kampüs yapılaşmalarında doğa ve hayvan haklarının gözetilmesi, üniversitelerin toplumla bütünleşmesinin sağlanması;

-Üniversitelerin etnik köken, inanç, cinsiyet, cinsel kimlik, cinsel yönelim vb. temelli her tür ayrımcılıktan arındırılmış, eşitlikçi mekanlar olması için mücadele eder.

8-EŞİT, PARASIZ, NİTELİKLİ SAĞLIK SİSTEMİ

SOL Parti, sağlık sistemini piyasanın vahşi koşullarına terk eden; toplumun bu hizmetlere erişimindeki eşitsizlikleri derinleştiren, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini körükleyen; pahalı, niteliksiz, özelleştirilmiş sağlık politikalarına karşıdır.

SOL Parti, ülkede yaşayan herkes için doğuştan kazanılmış bir hak olan sağlık hizmetinin, eşit, ücretsiz, nitelikli biçimde sağlanmasını hedefler.

8.1. Yurttaşlık Hakkı Olarak Sağlık

-Sağlık için gerekli tüm kaynakların genel bütçeden karşılanması;

-Tüm yurttaşları kapsayacak bir sağlık sisteminin oluşturulması;

-Tüm emekçi halk kesimleri için sosyal güvencenin çalışma koşullarına bağımlı olmaksızın sağlanması;

-Bütün özel sağlık kurumlarının kamulaştırılması; ilaçlar ve aşılarda patent ve mülkiyet hakkının kaldırılması; mülkiyetin kamuya, bütün topluma ait olması;

-Sağlıkta “ilave ücret, katkı, katılım payı” uygulamalarının kaldırılması; sağlık hizmetlerinin ihtiyacı olan herkese parasız olarak sunulması;

-Sağlıkta bölgesel eşitsizliklerin kaldırılması; herkes tarafından ulaşılabilir yerinde sağlık hizmetlerinin esas alınması; bütün yurttaşların anadilinde sağlık hizmeti alabilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması;

-Yurttaşlara “geleneksel ve tamamlayıcı tıp” adı altında sunulan, kanıta dayalı tıp anlayışını reddeden hacamat, sülük vb. uygulamalara karşı ve bunların zararları konusunda yurttaşların bilinçlendirilmesi;

-İlaç ve aşı üretimi ile sağlık hizmetinin verilmesinde dışa bağımlılığın sona ermesi; kapatılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü başta olmak üzere, açılacak yeni kurumlarda yerli ilaç ve aşı üretilmesi;

8.2. Koruyucu, Basamaklı Sağlık Hizmeti

-Sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi ve sunumunda önceliğin tedavi hizmetlerine değil, koruyucu sağlık hizmetlerine verilmesi;

-Sağlık hizmetlerinin sunumu için basamaklı sistemin kurulması; sağlık hizmetlerinin temelini birinci basamağın oluşturması, birinci basamak sağlık hizmetlerinin sevk zinciri ile ikinci, üçüncü, dördüncü basamağa bağlanması ve etkin bir şekilde uygulanması;

-Sağlık hizmetlerinin mahalleler, fabrikalar, işyerleri, okullar gibi yaşam ve çalışma alanlarından başlanarak örgütlenmesi; sağlık hizmetlerinin bütün basamaklarında toplum katılımının sağlanması için mücadele eder.

  1. GIDA EGEMENLİĞİ İÇİN MÜCADELEYE

SOL Parti, tarım ve gıdanın yönetim ve denetimini küresel serbest piyasaya ve şirketlere emanet eden; üreticilerin ve halkın gıda üzerindeki haklarını gasp eden; küçük çiftçiler ve köylülerin üretim araçları üzerindeki haklarını gasp ederek onları mülksüzleştiren; tohum, toprak, su, mera, yayla ve ormanlar gibi ortak doğal varlıkların sermaye birikimi için kullanımı yoluyla kırsal alanı iktisadi, toplumsal ve ekolojik bakımdan sömüren politikalara karşıdır.

SOL Parti, eşitlikçi ve demokratik bir gıda sistemi için anti-kapitalist ve anti-emperyalist bir perspektifle, halkın gıda sistemi anlamına gelen gıda egemenliğini hedefler.

9.1. Piyasanın Değil, Halkın Kontrol ve
Denetiminde Bir Gıda Sistemi

-Çiftçilerin küresel serbest piyasalara tabi kılınmasına neden olan uluslararası ve ikili anlaşmalardan çıkılması;

-Gıda ve tarım politikalarının, toplumun temel ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde piyasa dışı, nitelikli ve devamlılığı sağlanabilir şekilde düzenlenmesi;

 -Üreticinin emeğinin karşılığını alabildiği, halkın kontrol ve denetiminde bir gıda sisteminin kurulması;

-Gıda hakkı kapsamında herkesin yeterli ve nitelikli gıdaya ulaşması;

-Tekellerin gıda üzerindeki hakimiyetinin engellenmesi;

-Şirketlerden başka kimseye faydası olmayan ithalat ve ihracata dayalı tarım politikalarının terk edilmesi;

-Yerel üretim ve tüketime dayalı bir tarım politikasının inşa edilmesi;

-Toprağa erişimin demokratikleşmesi; çevresel yıkımın, açlığın ve yetersiz beslenmenin son bulması, yayla ve meralar, hazine arazileri, ormanlar ve su gibi ortak varlıkların mülkiyeti kamuda kalması koşuluyla köylülere, küçük çiftçilere ve topraksızlara tahsisine yönelik bir tarım reformu;

 9.2. Üretim Araçlarına Erişim Hakkının Tesisi

-Üretim araçlarına ve doğal kaynaklara erişim ile bunlar üzerindeki tasarruf hakkının çiftçilerde ve kırda yaşayan insanlarda olması;

-Tarım arazileri, ormanları, meraları, yaylaları ve suyu maden, enerji, turizm gibi yatırımlara açan, özelleştiren ve ticarileştiren politikaların sonlandırılması;

-Tüm köy ve beldelerin, demokratik işleyişini ve özerkliğini sağlamanın bir ilk adımı olarak gasp edilen köy tüzel kişilikleri ve ortak varlıklarının geri verilmesi;

-Çiftçilerin ihtiyaç duydukları dönemde ve miktarda tohuma ücretsiz erişebilmesi;

9.3. Güvenli, Güvenceli ve Sağlıklı Çalışma, Demokratik Örgütlenme

-Küçük çiftçilerin ve köylülerin insanca üretme ve yaşama haklarının tesisi için örgütlenmelerinin önündeki tüm engellerin kaldırılması ve örgütlenme zeminlerinin demokratikleştirilmesi;

-Çiftçi örgütlerinin kurulmasını ve bağımsız örgütler olarak büyümesini kolaylaştıran, gıda sistemine anlamlı ve etkili katılımlarını ve toplu sözleşme yapmalarını sağlayan düzenlemelerin yapılması;

-Kooperatifler, meslek odaları gibi yapıların demokratikleşmesi ve devlet güdümünden çıkarılması;

-Mevsimlik işçiler için güvenli ve sağlıklı çalışma ve yaşam koşulları, sosyal güvence ve örgütlenme hakkı sağlanması;

9.4. Gıda Sisteminde Şirketlerin Hakimiyetine Karşı Kamucu Dönüşüm

-Tarımın ekonomik bir faaliyet olarak sürdürülebilir olması için küçük çiftçilerin ve köylülerin bağımsız tarım yapma haklarının güvence altına alınması;

 -Neo-liberal dönüşüm sürecinde devletin tarımdan çekilmesine paralel olarak işlevsizleştirilen, kapatılan veya özelleştirilen kamu kuruluşlarının ekolojik köylü tarımının (agroekoloji) yaygınlaştırılması ve teşvik edilmesi için çiftçiler lehine ve demokratik bir biçimde yeniden yapılandırılması;

-Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri’nin, üreticilerin üretimden pazarlamaya kadar karar sahibi olmasını sağlayacak biçimde demokratikleştirilerek yeniden yapılandırılması;

-Şirketlerin gıda sistemindeki kontrolünü artıran, tarımda piyasayı destekleyen sözleşmeli üretimin son bulması;

-Çiftçilerin tüketici ile doğrudan buluşmasını sağlayacak satış kanallarının geliştirilmesi;

9.5. Doğayı ve İnsanı Sömüren Uygulamalara Son

-IMF, DB VE DTÖ gibi kuruluşların dayattığı yapısal uyum programlarının bir uzantısı olarak benimsenen; yoğun girdi, teknoloji ve yüksek enerji gerektiren, pahalı bir üretim tarzı olan ve toprağı, suyu, havayı kirleterek ekosistemi tahrip eden endüstriyel şirket tarımının sonlanması;

-Toprağı, suyu, havayı ve insan sağlığını koruyan bitkisel ve hayvansal üretimin bir arada sürdürüldüğü agroekolojik köylü tarımı modelinin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması;

-Endüstriyel hayvancılığın sonlandırılması; mera hayvancılığının ve kıyı balıkçılığının desteklenmesi;

-İklim krizinin üretim üzerindeki etkilerine yönelik adımlar atılması;

-Küçük çiftçilerin ve köylülerin yeniden özne olabilmesi, kendi tohumlarıyla ve yöntemleriyle üretim yapabilmesi için mücadele eder.

  1. HAYVANLARIN, BİTKİLERİN VE TÜM TÜRLERİN YAŞAM HAKKI İÇİN EKOSOSYALİZM

SOL Parti, suyu, toprağı, havayı, ormanları ve ekosistemleri piyasacı bir anlayışa teslim eden; emekçilerin yaşam alanları ve üretim koşulları üzerindeki haklarını gasp eden; doğal varlıkları turizm, maden, enerji ve kentleşme yatırımlarına açarak özelleştiren ve böylece doğada geri dönülmez tahribatlara yol açan, onları tüketen, kirleten, zehirleyen kapitalist ve emperyalist politikalara karşıdır.

SOL Parti, bu politikalara ve bunların yarattığı iklimsel, ekolojik ve toplumsal krizlere son verilmesini ve emekçiler lehine bir dönüşümü hedefler.

10.1. Doğal Varlıkların Tahribatına Son

-Toprağın, suyun, ormanların özelleştirilmesine son verilmesi, özelleştirilen kamusal doğal varlıkların ise yeniden kamulaştırılması;

-Su kaynaklarına; akarsular, göller ve denizlere yapılan endüstriyel ve kentsel atıksu deşarjına son verilmesi; atıksu geri kazanım sistemleri kurularak su kirliliğinin azaltılması;

-Dereleri katledip doğaya müdahale ederek taşkın ve sel gibi riskler yaratan HES’ler ile ekolojik tahribata sebep olan tüm JES’lerin ortadan kaldırılması;

-Ekolojik, toplumsal ve iklimsel tahribata neden olacak biçimde yapılmış tüm GES ve RES’lerin gereken teknik biçimde dönüştürülmesi veya ortadan kaldırılması;

-Hurda ve çöp ithalatının sonlandırılması;

-Ekolojik yıkımların ve sera gazı salınımının önemli sebeplerinden olan silahlanma politikalarına son verilmesi;

-Madencilikte siyanürle ayrıştırma yönteminin yasaklanması; altın madenciliği faaliyetlerinin sonlandırılması, işletme ruhsatlı madenlerin iptal edilmesi;

10.2. Kamucu Üretim, Denetim ve Planlama

-Ekosistem düşmanı şirketlere verilen imtiyaz ve teşviklerin son bulması; bu şirketlerin denetimlerinin şeffaf ve erişilebilir olarak yapılması;

-Bilimsel araştırmaların bağımsızlaşması ve toplumsal ihtiyaçların ekolojik kriterlere uygun biçimde karşılanmasına yönelik olacak biçimde yeniden düzenlenmesi;

-Ekolojik yıkımların suç olarak tanınması ve hesap verme mekanizmasının yerleştirilmesi;

-İklim adaletine yönelik politikaların geliştirilmesi;

10.3. Hayvanların Yaşam Hakkı ve Özgürlüğü

-Hayvanların gerek yaşam alanları olan sokaklarda ve yabanda gerekse de kapatılmak istendikleri barınaklardaki yaşantılarında onları şiddetten koruyacak ve yaşatma odaklı bir Hayvan Hakları Kanunu’nun hazırlanıp yasalaşması;

-Hayvanların tutsak edildikleri yunus parkları, hayvanat bahçeleri gibi tesislerin yasaklanması;

-Yabanda yaşayan hayvanların ticaretinin ve avlanmasının yasaklanması için mücadele eder.

  1. KAMUCU, DEMOKRATİK BİR KENT

SOL Parti, kentin üretimi ve planlamasında toplumsal ihtiyaçları göz ardı eden, tarihsel ve kültürel birikimleri yok eden; kenti piyasacı ve gerici bir anlayışla, ranta dayalı ve anti-demokratik biçimde dönüştüren politikalara karşıdır.

SOL Parti, kentin üretim ve planlamasında sermaye tahakkümünün ve gerici kuşatmanın ortadan kaldırılmasını ve her yerde halk iktidarının öznel ve nesnel koşullarının yaratılmasını hedefler.

11.1. Demokratik, Kolektif Karar Alma ve Yönetim

-Halkın yönetim ve karar alma süreçlerine doğrudan katılarak bireysel ve kolektif iradesini yansıttığı ortak zeminlerin oluşturulması;

-Kentlerde mahallelerden başlayarak halkın bağımsız ve demokratik biçimde seçtiği meclislerin oluşturulması;

-Karar alma süreçlerinin aşağıdan yukarı örgütlenen meclisler aracılığıyla gerçekleştirilmesi ve meslek odaları ile taban örgütlerinin sürece dahil edilmesi;

-Yerel yönetimlerin, toplumun bütçeden planlamaya kadar tüm süreçlere eşit katılımını sağlayacak biçimde demokratikleşmesi;

-Kentin kolektif üretimine dayalı ve dayanışmayı esas alan bir anlayışın tesis edilmesi;

11.2. Eşit ve Özgür Kamusal Mekân ve Hizmetler

-Kentsel hizmet ve mekânların üretiminde ve bunlara erişimde sınıfa, yaşa, cinsiyete, etnik kökene, bedensel ya da zihinsel yetersizliğe dayalı her türlü eşitsizliğin, baskı ve ayrımcılığın son bulması;

-Kamusal alanların sermaye ve gerici kuşatmadan arındırılması;

-Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, LGBTİ+lar ve engellilerin kentsel kamusal mekân ve hizmetlere eşit erişimi ve bu süreçteki ayrımcılığa karşı korunması;

11.3. Barınma Hakkı İçin Kamucu Sosyal Konutlar

-Barınmanın temel bir insan hakkı olarak tesisi için konutu rant aracı olarak gören anlayışın terk edilmesi;

-Yeni sorunları da beraberinde getiren kentsel dönüşüm projeleri sonucu yaşanan yerinden etmelerin, sosyal dışlanma/mekânsal ayrışmanın engellenmesi;

-Piyasaya terk edilen konut üretiminde soylulaştırma ve rant kapısı haline gelen kentsel dönüşüm projelerin sonlandırılması;

-İmar mevzuatına aykırı ve kente karşı suç oluşturan kaçak yapıların ve eklentilerinin imar aflarıyla yasalaşmasına izin verilmemesi;

-Sosyal konutların kamu eliyle, bilim ve tekniğin gereklerine uygun olarak yapılması ve yaygınlaştırılması;

-Başta bankaların ve inşaat şirketlerinin elinde bulunanlar olmak üzere fazla konutların kamulaştırılması;

-Kiracıların zorla tahliyesinin son bulması ve kira artışlarına karşı koruyucu yasal düzenlemelerin yapılması;

11.4. Ekolojik ve Kamucu Bir Kentsel Planlama

-Ranta dayalı kentsel planlama projelerinin durdurulması ve kentsel planlamanın ekolojik kriterler, kültürel birikimler ve toplumsal ihtiyaçlar gözetilerek yapılması;

-İklim krizi, afetler, depremler gibi beklenen ve şiddetlenen durumlar karşısında oluşacak can kayıpları ve hasarı önleyici politikaların hayata geçirilmesi;

-Kentsel arazilerin kâr amaçlı bir spekülasyon aracı olmaktan çıkarılması;

-Orman alanları, su havzaları ve tarım arazilerinde yapılaşmanın engellenmesi;

-İthal fosil yakıtlara bağımlılığın ve karbon salımlarının azaltılması için ulaşım ve lojistik politikalarında kamu yararını esas alan bir anlayışın hayata geçirilmesi;

-Kent içi ulaşımın ücretsiz hale getirilmesi;

-Kent içi ulaşımda, yürüyüş ve bisiklet yollarının, elektrikli raylı toplu taşımacılığın, kentler arası ulaşım ve lojistikte raylı sistemlerin ve deniz taşımacılığının başat hale getirilmesi;

-Kamuya ait arazilerin ve yapıların; limanların, kara, deniz ve hava yolu ile ulaşım altyapı ve varlıklarının özelleştirilmesine son verilmesi ve kamudan alınanların kamuya dönmesi;

-Özel şirketlere imtiyaz ve haksız kazanç sağlayan Yap-İşlet-Devret vb. yatırım projeleri başta olmak üzere talan amaçlı yatırımların durdurulması için mücadele eder.

  1. KAMUCU, DEMOKRATİK ENERJİ POLİTİKASI

SOL Parti, dünyanın sınırlı kaynaklarını emperyalist-kapitalist sistemin sınırsız büyüme ve sömürü hırsına terk ederek iklim krizini ve toplumun insanca yaşam için gerekli enerjiye erişim sorununu derinleştiren; tekellerin fosil yakıtlara dayalı, kirli, dışa bağımlı; özelleştirilmiş enerji politikalarına karşıdır.

SOL Parti, enerjinin emekçi halkın yararına bir kamu hizmeti olarak etkin bir şekilde üretim, iletim ve dağıtımına yönelik demokratik, kamucu ve ekolojik bir çıkış hedefler.

12.1 Halka Ait Olanı Geri Alacağız

-Özelleştirmelerin tamamının durdurulması ve özelleştirilen varlıkların yeniden kamulaştırılması;

-Kamunun bu alana yatırım yapmasını engelleyen yasal veya fiili kısıtların ortadan kaldırılması;

-Enerji yoksullarına yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacak kadar su, elektrik ve doğalgazın ücretsiz temin edilmesi;

-Elektrik şirketlerine kamudan kaynak aktarımına son verilmesi;

-İthal girdi miktarının azaltılması;

12.2. Toplum İçin Bağımsız Bir Politika

-Enerji ihtiyacını yeni enerji tesisleri kurulması ve bu tesislerde üretilecek yeni enerji arzıyla karşılamaya çalışan; plansız ve özel sermaye çıkarlarını gözeten, dışa bağımlılığı artıran politikalara son verilmesi;

-Enerji politika ve uygulamalarının toplumsal ihtiyaçları karşılayacak miktar ve nitelikte üretimi, iletimi ve dağıtımının sağlanması;

-Enerji, sanayi, altyapı yatırımları ile ilgili çevresel ve toplumsal etki değerlendirme çalışmalarının bölgedeki toplumsal yaşama ve doğal varlıklara etkilerinin öncelenmesi;

-“Yeşil Dönüşüm” adı altında fosil yakıtların sadece sonuçlarıyla mücadele eden karbon yakalama benzeri tekno-kapitalist çözümlerin yarattığı yanılsamayla mücadele edilmesi;

-Enerjinin toplumun tüm kesimlerine yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve güvenilir bir şekilde sunulması;

12.3. Üretim ve Tüketimde Enerji Verimliliği

-Tüm bina ve yapıların, ısınma ve soğutma ihtiyaçlarının asgariye inmesi;

-Mevcut bina stokunda ve inşa edilecek yapılarda güneş panelleri uygulamasının zorunlu olması;

-Enerji canavarı AVM’lerin kapatılması;

-İletim ve dağıtımdaki kayıpların düşürülmesi;

12.4. Ekolojik Bir Enerji Politikası

-Fosil yakıt kullanımının azaltılması;

-Var olan termik santrallerin çevre mevzuatına uygun hale getirilmesi, uygun olmayan santrallerin kapatılması;

-Elektrik üretiminde fosil yakıtların payının düşürülmesi ve bu alanlarda çalışan emekçilere yönelik istihdam çözümleri geliştirilmesi;

-Yenilenebilir enerji kaynaklarının payını artırmaya yönelik politikaların kamusal planlama ile toplum çıkarları gözetilerek uygulanması;

-Yenilenebilir enerji teknolojisinin özellikle güneş panelleri, rüzgâr santralleri ve elektrikli araçların ihtiyaç duyduğu nadir metaller için yaygın madenciliğin iklim değişikliği ile kıyaslanabilir felaketlere neden olabileceği bilinciyle politikalar oluşturulması;

-Emperyalist merkezlerin iklim krizi ve ekolojik yıkımdan birincil düzeyde sorumlu oldukları gerçeğini gizleyen “net sıfır karbon” politikalarına son verilmesi;

-Tüm nükleer santral proje ve hazırlık çalışmalarının iptal edilmesi için mücadele eder.

  1. TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ İÇİN

SOL Parti, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde sosyalist feminist bir perspektifi benimser; kadınlara ve LGBTİ+lara yönelik şiddeti bireyler arasında yaşanan duygusal sorunlarla değil, erkek egemenliğin toplumsal ilişkilerin her noktasına nüfuz etmesiyle ilişkilendirir; toplumsal ve kültürel olarak inşa edilen cinsiyet kategorilerine dayalı eşitsizliği ve ortaya çıkan iş bölümünü iktidar ilişkilerine dayanarak ele alır, sorunu siyasallaştırır.

Dinci erkek egemenliğinin kadın bedeni, emeği ve cinselliği üzerindeki tahakkümüne, İslamcı faşizmin uyguladığı siyasal, hukuksal, ekonomik, fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet biçimlerine karşı mücadele eder. Kamusal alanın toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde dönüştürülmesini, tüm toplumsal ilişkilerin dinin belirleniminden özgürleştirilmesini savunur.

Her alanda kadınların katılım ve temsilinde cinsler arasında tam eşitliği sağlamak için olumlu ayrımcılık ilkesinin uygulanmasını destekleyen SOL Parti, toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefler.

13.1. Şiddet ve Ayrımcılığa Son

-Şiddete yol açan ekonomik, politik, toplumsal koşulların ortadan kaldırılması;

-Toplumsal cinsiyet kimliklerine yönelik baskı ve linç girişimlerinin, yurttaşların eğitim, sağlık gibi temel kamusal hizmetlerde ve bir bütün olarak kamusal hayatta cinsel kimliklerinden dolayı şiddet ve ayrımcılığa uğramasının son bulması;

-Kendi örgütsel yapısından başlayarak tüm toplumsal alanlarda ve ilişkilerde cinsiyetçi kalıp ve yargıların, tutum ve davranışların, cinsiyetçi dilin engellenmesi ve eşitlik temelinde dönüştürülmesi;

-Anayasa, Siyasi Partiler Kanunu ve ilgili tüm yasaların cinsiyetçilikten arındırılarak, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle, eşit temsiliyeti esas alarak yeniden düzenlenmesi, kadınların siyasete ve karar alma mekanizmalarına eşit katılımının sağlanması;

-Toplumsal cinsiyet eşitliğinin anayasal ve yasal dayanaklarının güçlendirilmesi; hukuka aykırı bir şekilde feshedilen, fakat onay yasası halen yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi’nin, 6284 sayılı yasanın etkili ve eksiksiz bir biçimde uygulanması;

-Zorla ve erken yaşta evliliklerin, çocuk istismarının etkin takibinin yapılması ve faillerin katı yaptırımlarla cezalandırılması;

-Kadın cinayetlerine, LGBTİ+lara yönelik nefret suçlarına son vermek, kadınların, LGBTİ+ların yaşam hakkını ve şiddetten korunma hakkını ve can güvenliğini sağlamak için erkek şiddetine son verecek önlemler alınması;

-Şiddetin gerçekleştiği durumlarda şiddet faillerine ciddi yaptırımlar uygulanması; şiddete maruz kalan kadınların, LGBTİ+ların güvenlik, barınma gibi ihtiyaçlarının karşılanması; bağımsız varoluşlarını sağlayacak ekonomik, toplumsal, siyasal koşulların oluşturulması;

-Çalışma yaşamında taciz ve şiddetin önlenmesine yönelik ILO 190 sayılı sözleşmenin onaylanması ve uygulanması;

13.2. Eşitlik ve Sosyal Adalet

-Toplumsal eşitsizliğin ve cinsiyetçiliğin temel dayanaklarından biri olan cinsiyete dayalı işbölümüne son verilmesi;

-Hem eşitsiz, hiyerarşik ve erkeğin yönettiği aileyi merkeze alan özel alanda hem de kamusal alanda ve istihdamda cinsiyetçi işbölümüne dayalı eşitsizlik ve ayrımcılık yapılarının son bulması;

-Bakım işlerinin (çocuk, yaşlı, hasta bakımı, temizlik, beslenme) ve evde kadınlar tarafından yapılan yeniden üretici faaliyetlerin (bakım, temizlik, beslenme) toplumsallaştırılması; temel kamusal hizmetlerin ve bu alandaki sosyal hizmetlerin cinsiyetsizleşmesi doğrultusunda sosyal politikalar ile istihdam, eğitim ve nüfus politikalarının hayata geçirilmesi;

-Ev içindeki iş yükünün kadınlar ve erkekler, kız çocukları ve oğlan çocukları arasında eşit paylaşımına yönelik farkındalık artırıcı kamusal faaliyetler yapılması;

-Eğitimde zorunlu müfredata tüm toplumsal ilişkilerde ve alanlarda toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya dönük dersler konulması, ders kitaplarının toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde yeniden düzenlenmesi, eşitlikçi önlemler alınması; bu alanda kız çocuklarına yönelik olumlu ayrımcılık uygulanması;

-Kadın emeğini değersizleştiren ve ikincilleştiren cinsiyetçi işbölümünün yol açtığı güvencesizleştirme, düşük ücretler, ayrımcılık ve haksızlık karşısında ev içinde ve istihdamda ücretler, çalışma koşulları ve sosyal haklarda tam toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması;

-Kadınların piyasanın rekabetçi koşullarına son derece eşitsiz bir şekilde itilip daha fazla borçlandırıldığı ve bağımlılığı derinleştiren girişimcilik üzerinden değil, sürekli ve güvenceli işlerde istihdamının sağlanması;

-İşe alımlarda her tür cinsiyet, cinsel yönelim temelli ayrımcılığın ortadan kaldırılması;

-Kentsel politikaların belirlenmesi, şehir planlarının yapılması, kamusal kurum ve kuruluşların, kamusal alanların ve mekanların inşasında toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinin, kadınların, çocukların ihtiyaçlarını esas alan kapsayıcı bir anlayışın benimsenmesi;

-Tarım ve çiftçilikle geçimini sağlayan köylü kadınların toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde güçlendirilmesi; kadınların kırsaldaki ekonomik ve toplumsal üretime eşit katılımlarının sağlanması, kırdaki patriyarkal şiddetten korunması, kamusal kaynaklara ya da kamusal finansman olanaklarına erişim gibi haklarının temin edilmesi;

-Tüm kurumlarda toplumsal cinsiyet eşitliği için ve şiddete karşı politika tutum belgesi; şiddet ve tacizi önlemeye yönelik birimler oluşturulması ve eğitimler verilmesi;

-Eve ekmek getiren aile reisi (erkek) anlayışı temelinde şekillenen ve eril olan sosyal sigorta sisteminin yeniden yapılanması, her kadının bağımsız varoluşunu destekleyecek bir sosyal güvence sisteminin sağlanması;

-Kadınların emeği, kimliği ve bedeni üzerindeki erkek egemenliğinin geleneksel, dinsel ve modern-kapitalist bütün biçimlerine ve toplumsal ve siyasal alandaki her türlü cinsiyetçiliğe son verilmesi;

13.3. Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Esas Alan Bütçe

-Bakım hizmetlerinin sadece kadınlara ait bir sorumluluk olarak görülmekten çıkarılması;

-Çocuk büyütmenin toplumsal bir sorumluluk olduğundan, sadece kadınlara ve aileye havale edilemeyeceğinden hareketle, bir ebeveyn hakkı olarak, kamusal hizmet veren kreşlerin mahallelerde ve iş yerlerinde yaygınlaştırılması;

-Cinsiyetçi işbölümünün zayıflatılması açısından bakım emeğinin toplumsallaştırılması, ekonominin önceliklerinin, mali politikanın ve kamu yatırım harcamalarının buna göre düzenlenmesi;

-Çocuk ve yaşlı bakımı, çamaşır, yemek, temizlik gibi bütün hane içi emeğin kamusal olarak örgütlenmesi; buna yönelik olarak yerel yönetimlerin ve siyasi iktidarların bütçelerinde ortak kreşler, etüt merkezleri, yaşlı bakım evleri ve ortak mutfak ve çamaşırhanelerin açılmasına gerekli yeri ayırması;

-Kadınların, LGBTİ+’ların toplumsal eşitsizliğinin giderilmesi yönünde bir bütçe düzenlemesi yapılması, kurumsal mekanizmaların ve yasal mevzuatın oluşması;

-Emek piyasasının cinsiyetçilikten arındırılması; ücret eşitsizliklerinin giderilmesi; kadınlar lehine olumlu ayrımcılık uygulanması; çalışma saatlerinin, ücretlerin ve tüm çalışma yaşamının buna göre düzenlenmesi;

- Kadınların sendikalaşmaları önündeki engellerin kaldırılması, sendikalardaki temsiliyetlerinin artırılması; çalışma koşullarında buna uygun düzenlemeler yapılması;

- Halk sağlığını korumaya yönelik politikalarda toplumsal cinsiyet eşitliğinin esas alınması; sağlık hizmeti eğitimi, planlaması ve sunumunun cinsiyete dayalı ayrımcılıktan arındırılması, kadın sağlığını üreme sağlığına indirgemeyen bir anlayışla yapılandırılması;

- Doğum kontrol yöntemlerinin tüm kadınlar için ulaşılabilir ve ücretsiz olması; HPV ve sonrasında keşfedilecek hastalık önleyici aşıların rutin aşı takvimine alınması;

- Ped, çocuk bezi, hasta bezi, mama gibi temel ihtiyaçların, kadın ve çocuk sağlığını ilgilendiren temel sağlık ürünlerinin birinci basamak sağlık kuruluşları eliyle, yurttaşlara ücretsiz dağıtılması;

- Üremeyi destekleyici sağlık hizmetleri kadar gebelikten korunmayı ve istenmeyen gebeliklerin tahliyesini de içerecek şekilde kadınların kendi bedeni üzerinde koşulsuz söz hakkına sahip olduğu bir sağlık hizmeti kurulması;

- Kadınların kendi beden, emek ve cinsellikleriyle ilgili kararların öznesi olması, kendi kaderlerini tayin etme kapasitelerinin geliştirilmesi, bağımsız varoluşlarını güvence altına alacak ekonomik, toplumsal ve siyasal koşulların oluşturulması için mücadele eder.

14-YAŞLILIK VE YAŞLI HAKLARI

SOL Parti, yaşlılık için kapsamlı sosyal politikaların gerekliliğinden hareketle, her yaşlının bağımsız yaşama, sosyal ve ekonomik yaşama katılım, bakım, kendini gerçekleştirme ve itibar görme hakkının güvence altına alınmasını amaçlar.

-İnsanların yaşlanmayı güven ve saygınlık içinde deneyimlemeleri; yaşlıların ekonomik, siyasal, sosyal ve demokratik haklara ve özgürlüklere sahip vatandaşlar olarak yaşamaya devam etmesinin koşullarının ve olanaklarının oluşturulması; 

-Yaşlılara yönelik her tür şiddet ve ayrımcılığa karşı önlemlerin alınması;

-Yaşlılar için insanca yaşamı olanaklı kılan gelir desteğinin ve koşulsuz biçimde parasız sağlık hizmetlerinden yararlanmalarının sağlanması;

-Kamusal parasız bakım hizmetlerinin en küçük toplumsal birimlere değin yaygınlaştırılması;

-Yaşlıların güvenli bir çevrede uygun konutlarda yaşama imkanlarının oluşturulması;

-Yaşlıların toplumsal hayata katılmaya devam etmelerini sağlayacak kültür evleri, dinlenme ve sosyalleşmelerine imkân sağlayan gündüz bakımevleri, aşevleri ve toplum merkezleri gibi sosyal ve kültürel olanakların yaratılması için mücadele eder.

15-GENÇLERE GELECEK VE SÖZ HAKKI

SOL Parti, gençlerin özgürce yaşadığı ve geleceklerinin güvence altına alındığı bir düzen kurmayı amaçlar; gençleri bu mücadelenin öznesi olarak kabul eder ve bunun için gençlerin hayatları ve ülkenin geleceği hakkında söz sahibi olabilmesini savunur.

-Genç işsizliği başta olmak üzere diplomalı işsizliğin ortadan kaldırılması için istihdam alanlarının geliştirilmesine öncelik verilmesi;

-Kamuda kayırmacılığa neden olan mülakat ve her türlü haksız düzenlemeye son verilmesi;

-Gençlerin sosyal, kültürel, sportif ihtiyaçlarını karşılayabilmek için gerekli kamusal kaynakların ve diğer olanakların, okullar, yerel ve genel yönetimlerce sağlanması;

-Gençlerin yurt dışında eğitim ve kültürel amaçlı olarak gidiş gelişlerini kolaylaştırmak üzere adımların atılması;

-Gençlerin siyasal, toplumsal ve ekonomik yaşama aktif katılımlarının önündeki yasal engellerin kaldırılması;

-Özgürlükçü ve demokratik bir eğitim için, ilköğretimden başlayarak, okulların yönetimi, müfredatın belirlenmesi, boş zamanların düzenlenmesine öğrencilerin aktif olarak katılımlarının yasayla teminat altına alınması;

-Çalışan gençlerin diledikleri dalda öğrenim görmeleri, meslek içi eğitime devam edebilmeleri için çalışma saatlerinde düzenleme yapılması;

-Çırakların ve kısmi zamanlı çalışanların sendikalaşmalarının önündeki engellerin kaldırılması, sigortalı çalışma zorunluluğunun getirilmesi için mücadele eder.

16-ÇOCUK HAKLARI

SOL Parti, çocuk haklarına ilişkin uluslararası sözleşmeler ve çocukların lehine olan yasal düzenlemelerin geciktirilmeksizin uygulanmasını savunur.

-Toplumdaki geleneksel “çocuk algısı”nın çocukları sıkıştırdığı, çocukluğun her şeyden önce kendi halinde ve döneminde bir yaşam evresi olduğu bilincinin yaygınlaşması;

-Çocukların çalışma hayatında sömürü unsuru olarak kullanılmalarına son verilmesi;

-Çocuk çalıştırma yasağının etkili kılınması için denetim ve cezaların artırılması;

-Her çocuğun sahip olması gereken eğitim, sağlık, beslenme ve barınma haklarının koşulsuz sağlanması;

-Çocuklarına sağlıklı bir gelecek sunma olanağından yoksun ailelerin maddi ve sosyal olarak desteklenmesi, çocukların aile ortamında korunmalarının sağlanması;

-Tüm çocukların koruyucu sağlık hizmeti kapsamında yılda en az bir kez taramadan geçirilmesi; aşı ve diğer tıbbi hizmetlerin kamu kaynaklarıyla sağlanması için mücadele eder.

17.SIĞINMACILAR İÇİN İNSANİ, DEMOKRATİK, BARIŞÇIL ÇÖZÜM

Emperyalist savaş ve yıkım politikalarının, neo-liberal sömürünün yarattığı yoksulluk ve adaletsizliklerin ve ekolojik yıkımın sonucunda gerçekleşen göçler çağımızın en önemli gerçeğidir.

SOL Parti, göçmenleri düşmanlaştıran milliyetçi-ırkçı neo-faşist anlayışlar karşısında krize kaynaklık eden emperyalist-kapitalist sistemin politikalarına karşı durur; siyasal iktidarın din temelli bir toplum mühendisliği yapmak, bu konuyu siyasi pazarlık kozu olarak kullanmak, sermayenin ucuz iş gücü ihtiyacını karşılayıp emek rejimini sermaye lehine düzenlemek üzere sığınmacıları araçsallaştıran politikalarına karşı mücadeleyi hedefler.

-Sığınmacıların yaşadıkları ülkelerde siyasal ve toplumsal yaşamın her alanında eşit haklara sahip olması;

-Türkiye’nin AB ile yaptığı tüm “Geri Kabul Anlaşmaları”nın iptal edilmesi; göçmenlerin üçüncü ülkelere geçişinin önünün açılması;

-ABD güdümlü cihatçı dış politikanın terk edilmesi; dış politikanın bölgede barış temelinde yapılandırılması; Türkiye’nin Suriye’deki askeri güçlerinin geri çekilmesi; komşu ülkelerle diplomatik ilişkiler yürütülerek göçmenlerin gönüllü geri dönüşlerinin önünün açılması;

-Sermayenin Türkiye emekçilerini ve sığınmacıları birbirine düşman ederek dayattığı kölelik rejiminin ortadan kaldırılmasının ilk adımı olarak herkes için güvenceli çalışma koşullarının sağlanması için mücadele eder. Bu anlayışla göçmen ve sığınmacı emekçilerin saflarında sınıf bilincini kazandırma görevini üstlenir.

  1. ENGELLİLERE DAHA ÇOK ÖZEN VE HAK!

SOL Parti, sağlık, eğitim, iş, çevre, kent yaşamı gibi tüm yaşam alanlarında engelli yurttaşlarımızın diğer yurttaşlarımızla birlikte eşit olanaklarla insanca bir yaşam sürdürebilmelerini sağlayacak her türlü önlemin alınması; bu konuda her türlü eğitici ve bilgilendirici faaliyetin kamusal bir hizmet olarak yapılmasını savunur.

-Engelli yurttaşlarımızın yüz yüze kaldığı eşitsizlikleri aşabilmek için olumlu ayrımcılık uygulanması;

-Engelliler için özel bir sosyal güvenlik şemsiyesinin oluşturulması; iş bulamamış ya da çalışamayacak durumdaki engellilere her ay asgari geçim sağlayacak düzeyde bir ücret ödenmesi;

-Engelli bireylerin tıbbi bakım ve rehabilitasyonları konusunda sunulan hizmetlerin artırılması; ücretsiz bakım yapılması, cihaz, protez gibi ihtiyaçların parasız olarak sağlanması;

-Engellilerin diğer yurttaşlarla eğitim konusunda eşit haklara sahip olması; engelli eğitimi için uzman eğitimcilerin görevlendirilmesi; bu alanda engellilerin ihtiyaçlarını karşılamak için düzenlenmiş yardım servislerinin kurulması; tam ulaşılabilirlik sağlanması ve ailelerden oluşan grupların ve ilgili kuruluşların eğitim sürecinin her safhasında yer alması;

-Engellilerin çalışabileceği özelliklere sahip işyeri ve iş araçları yapımı ve yeni teknolojilerin kullanımının teşvik edilmesi;

-Yerleşim ve çalışma alanlarının planlanmasında, kamu ulaşım araçlarında engellilerin yaşamını kolaylaştıran düzenlemelerin yapılması; bina ruhsatlarının buna göre verilmesi;

-Tüm yerel yönetimlerde engelliler bürosunun oluşturulması; başta büyük kentler olmak üzere illerde engelli örgütlerinin temsilcilerinden oluşan “Engelli Danışma Meclisleri” kurularak buradan çıkacak tavsiye kararlarının belediye meclislerince yaşama geçirilmesi;

-Engellilerin insan onuruna yakışır, başkalarına bağımlı olmadan bir hayat sürdürebilmeleri için gerekli tüm hukuki ve sosyal düzenlemelerin uygulanması;

-Engellilere yönelik sosyal politikaların kamu temelli çözümleri için bütçe sağlanması;

-Engellilerin tıbbi ve sosyal rehabilitasyonları için sunulan hizmetlerin arttırılması;

-Engellilere yönelik eğitim ve sağlık hizmeti çalışanları için özel destek sağlanması;

-Engellilere ve engellilerin bakım sağlayıcıları için danışma merkezleri ve dayanışma servislerinin oluşturulması;

-Engelli bakımını üstlenen bireylere psikolojik destek hizmeti sunulması;

-Engellilerle ilgili her türlü sorunun çözümünde kendi örgütlenmeleri aracılığıyla engellilerin sürece katılması, söz ve karar sahibi olması için mücadele eder.

  1. ÖZGÜR VE YARATICI KÜLTÜREL ORTAM

SOL Parti, yaratıcı ve özgür kültürel ve sanatsal üretimi toplumsal özgürleşmenin en önemli parçalarından birisi olarak ele alır. Kültürel etkinliklere yönelik baskı ve yasakların karşısında durur.

-Sermayenin kültürel ve sanatsal yaşamı ticarileştiren ve kısırlaştıran egemenliğinin kırılması;

-Emekçilerin kültür ve sanat ürünlerine erişiminin sağlanması;

-Kültür emekçileri ve yaratıcılarına, kültürel ve sanatsal üretim, eğitim yayın ve sergileme araç ve ortamları üzerinde özerk kültür ve sanat konseyleri aracılığıyla söz ve denetim hakkı sağlanması;

-Tek tek sanatçı ve yazarların olduğu kadar, sanatçı, yazar ve düşünür gruplarının da fikirlerini geliştirmeleri, ürünlerini meydana getirmeleri ve topluma sunabilmeleri için, yerel ve merkezi yönetimlerce geniş kamu kaynaklarının yaratılması ve ayrım gözetilmeksizin kullanıma açılması;

-Kültür endüstrisinde çalışanların, kendi meslek alanlarındaki üretimde söz sahibi olmaları, çalışma ortamlarını aşağıdan yukarıya denetlemeleri için gerekli düzenlemelerin yapılması;

-Medya üzerindeki RTÜK ve benzeri denetim organlarının lağvedilmesi; bunun yerine medya çalışanları ve izleyicilerinden oluşan kuruluşlarca, kişi, kurum ve topluluklara yönelik hak ihlallerinin denetlenmesi ve uğranan zararların tazmini için gerekli düzenlemelerin yapılması;

-Kültürel gelişmenin evrensel bir temel üzerinde sürebilmesinin, uluslararası etkinlikler, buluşmalar, ortak üretim ve gösterim olanaklarının yaratılabilmesinde kullanılacak kamu kaynaklarının tahsisiyle mümkün olduğundan hareketle, kaynak kullanımının doğrudan doğruya kültür emekçilerinin örgütleri eliyle yürütülmesi için mücadele eder.