İnsani, Demokratik ve Barışçıl Çözüm İçin Toplumsal Sorumluluğa Çağrı

Sığınmacı Politikası #SOLdaÇözümVar

Haber
Sığınmacı Politikası : #SOLdaÇözümVar
 
İnsani, Demokratik ve Barışçıl Çözüm
İçin Toplumsal Sorumluluğa Çağrı
 
İlerici, demokrat, yurtsever, emekçi halkımızı ve tüm muhalefeti, sonu bir çözüme değil kaosa çıkacak sığınmacı karşıtı çağrılar karşısında ülkemizin geleceğine sahip çıkma sorumluluğuyla insani, demokratik ve barışçıl bir çözüm için toplumsal bir sorumluluk üstlenmeye çağırıyoruz. 
 
 

Sığınmacı sorunu sığınmacılar hedefe konularak çözülemez!

Türkiye bugün sayısı 5 milyonu geçen sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. AKP’nin yarattığı bu büyük sorunun nasıl aşılacağı kuşkusuz ki ülkenin geleceğinin nasıl şekilleneceğinden ayrı ele alınamaz. 

 

Türkiye ekonomik ve siyasi krizin yarattığı bir toplumsal bunalım içinde. Derin yoksulluk karşısında ezilen milyonlarca emekçi bir çıkış yolu, öfkesini akıtacağı bir kanal arıyor. Sığınmacıları hedef alan ırkçı tutumlar toplumun tepkisini manipüle ederek tepkileri iktidar yerine sığınmacılara yönlendiren bir işlev görüyor.

 

Uyarıyoruz!

 

Düzen muhalefetinin tüm unsurlarının da farklı tonlarla dahil olduğu bu siyaset ülkemizi sonu belirsiz bir karanlığa sürükler. Toplumda bir iç çatışma ve şiddet zemini oluşturacak söylemler AKP iktidarına yeni manevra alanları açmak dışında bir anlam ifade etmez. 

 

Sorumluluğa Çağırıyoruz!

 

İlerici, demokrat, yurtsever, emekçi halkımızı ve tüm muhalefeti, sonu bir çözüme değil kaosa çıkacak sığınmacı karşıtı çağrılar karşısında ülkemizin geleceğine sahip çıkma sorumluluğuyla insani, demokratik ve barışçıl bir çözüm için toplumsal bir sorumluluk üstlenmeye çağırıyoruz. 

 

Hedefe Gerçek Suçluları Koyalım!

 

Sığınmacı sorununun çözümü, hedefe gerçek suçluları koyarak; onların yıkım politikalarına karşı mücadele etmekten geçiyor. 

 

Ülkemizde yaşanan sığınmacı sorununun kaynağı ABD emperyalizminin ve Batı’nın Suriye’yi iç savaşla yıkıma sürüklemesidir. Emperyalist merkezler Suriye’de, CIA güdümlü cihatçı çetelere dayanarak milyonarı yerinden eden büyük yıkım yaratmıştır.

 

ABD emperyalizmi yalnız Suriye’de değil, siyasal İslamı besleyerek yarattıkları cihatçı terörün sonucunda Afganistan’ı da parçalamış, milyonlarca Afgan da bu sürecin sonunda ülkesinden göç etmek zorunda kalmıştır. ABD’nin paralı askeri olmuş binlerce savaşçı da bu süreçte ülkemize geçiş yapmıştır.

 

AKP iktidarı cihatçı çetelerle ittifak içinde Suriye’nin parçalanma sürecine dahil olmuştur. Türkiye, cihatçı çetelerin savaş üssü haline getirilmiştir. AKP, yıkımın parçası olmanın ötesinde belirli plan dahilinde “seçilmiş bir göç trafiğini” de yönetmiştir. Öte yandan AKP, Suriye’de şeriatçı bir iktidar alanı oluşturmak ve Türkiye’de rejim değişikliğine ek bir güç devşirmek üzere demografik yapıyı da hedef alan bir göç politikası izlemiştir. 

Bu politika ile AKP laikliğin tasfiyesi ve toplumsal yaşamın gerici dönüşümünü hızlandırmayı hedeflerken bir yandan da rejime para-militer bir kuvvet oluşturmaya çalışmıştır.

 

Suriye’deki yıkımın sorumlularından birisi olan AB ise sığınmacı göçünden kaçınmak üzere Türkiye’yi bir tampon bölge haline getirmiştir. AB ile imzalanan “Geri Kabul Anlaşmasıyla” Türkiye, Batı için bir göç duvarı olmuştur. Yıkımı yaratan emperyalist merkezler sığınmacıları kendinden uzak tutarken AKP iktidarı ise göçmenleri bir para kaynağı ve pazarlık kozuna dönüştürmüştür.

 

Böylece bir sığınmacı deposu haline gelen Türkiye, sermaye için de yeni bir sömürü kaynağı olmuştur. Başta yandaş sermaye kesimleri olmak üzere tüm sermaye çevreleri Suriye’deki yıkımdan pay kapma yarışına katılmış; dağılan Suriye’nin kaynakları yağmalanmıştır. Sığınmacılar ucuz iş gücü olarak sınırsız bir sömürünün de yeni kaynağı haline getirilmiştir. 

 

Bu savaş, kaos ve rant odakları sığınmacı sorunun gerçek suçlularıdır. Suçu olmayanlar ise yersiz yurtsuz kalan; topraklarında yaşama imkânı kalmadığı için göç etmek zorunda bırakılan sığınmacılar ve Türkiye’nin emekçi yoksul halkıdır.

 

Ölümle keskin bir sömürünün pençesinde hayatta kalmaya çalışan sığınmacılar ve ülkemiz için ekmek, hayat ve adalet yolunda insancıl, demokratik ve barışçıl bir çözümü savunacağız. Sığınmacıların gönüllü dönüşünün önünü açacak barışçıl koşulların oluşturulması için mücadele ederken ezilenleri birbirine düşman edecek ırkçı-faşist kışkırtmalara ve patronların azgın sömürüsüne karşı mücadelede birleşeceğiz.

 

İnsani, Demokratik ve Barışçıl

Bir Çözümün Yolunu Açalım

 

1- AB ile yapılan tüm “Geri Kabul Anlaşmaları” iptal edilmelidir, üçüncü ülkelere göçün önü açılmalıdır.

2- AKP, Suriye’de cihatçı güçlerle birlikte sürdürdüğü parçalama siyasetine son vermeli, Suriye’den tüm askeri güçleri çekmelidir.

3-Suriye yönetimi ile barışçıl bir diplomasi ile barışçıl ve insani bir geri dönüşün şartları oluşturulmalıdır. 

4- Türkiye’ye yerleştirilen tüm cihatçı savaşçı güçler, savaş suçluları sınır dışı edilmelidir.

5- Türkiye’nin doğu ve güney sınırlarında etkin bir kontrol tesis edilmeli, ülkeye kontrolsüz göçün önüne geçilmelidir.

6- Sermayenin Türkiye emekçilerini ve sığınmacıları birbirine düşman ederek dayattığı kölelik rejimi ortadan kaldırılmasının ilk adımı olarak herkes için güvenceli çalışma koşulları sağlanmalıdır.

6- Sığınmacılar üzerindeki tarikatların ve gerici vakıfların kuşatmasına son verilmeli; sığınmacıların yasal statüleri belirlenerek laik, demokratik ve kamucu temelde bir entegrasyonunu sağlayacak, milyonlarca çocuğun ucuz iş gücü olarak sömürülmesinin önüne geçecek planlı bir politika da buna eşlik etmelidir.

 

Bu adımları atarak bir çözümün önünü açacak ilk adım ülkemizi karanlığa boğan bu iktidardan ülkemizi kurtarmak ve ABD güdümündeki cihatçı dış politikaya son vererek bağımsız ve barışçıl bir dış politikanın benimsenmesinden geçiyor.

 

Şeriata, Hilafete, Karanlığa Karşı Birlikte Yürüyelim

Aydınlık Ülke Yürüyüşleri

27.02.2024

Pusulada SOL Var

Devrimci Demokratik Cumhuriyet için SOL Var

23.02.2024

Sefalet Ücretini Reddediyoruz

Haklarımız İçin Mücadeleye

13.12.2023

DEVRİMCİ DEMOKRATİK CUMHURİYET YOLUNDA İLERİ

18-19 Kasım 2023 Program-Tüzük Konferansı Sonuç Bildirisi

01.12.2023