Tarım Çalıştayı Sonuç Bildirisi

Haber

Doğanın metalaştırılması ve üretimden pazarlamaya gıdanın kontrol edilmesine dayanan sermaye birikimi modeli, IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi emperyalist kuruluşlar aracılığıyla ülkemize de dayatılmıştır. 70’li yılların sonlarında dünyada başlayan neoliberal dalga 24 Ocak 1980 Kararlarıyla Türkiye emekçi halklarını da vurmuştur. AKP ise emperyalizmin bu dayatmalarını en tavizsiz uygulayan iktidar olmuştur. 

AKP iktidarı, sağlık, eğitim enerji alanlarında olduğu gibi tarım ve  gıda alanında da neoliberal dönüşümü tamamlamış; küresel ve yerel sermayenin çıkarlarına uygun politikalarla gıdayı piyasalaştırmış, yaygın küçük üreticilik ve aile çiftçiliğine dayanan Türkiye tarımını çökertmiştir. 

Endüstriyel şirket tarımı, girdi üretim ve tedariğinde piyasalara bağımlılığı artırmış, çiftçilerin borçları da katlanmıştır. Bütünüyle piyasaya teslim edilen tarımsal üretim, çiftçi için sürdürülemez kılınmıştır. 

Yapısal uyum programlarıyla, toprak, su, mera ve ormanlar gibi müştereklerin sermaye birikimi için kullanılması ve enerji, inşaat ve turizm şirketlerinin istilasıyla ekosistem tahrip edilmiş ve sonucunda ekonomik, sosyal ve ekolojik sorunlar derinleştirilmiştir.

AKP iktidarı acil çözüm bekleyen bu sorunlara yanıt üretememektedir. Sorunlar derinleştirmekte; hakları ve doğal müşterekleri sermaye tarafından gasp edilen toplum yoksulluk, açlık, yetersiz ve sağlıksız beslenme tehdidi altında yaşam mücadelesi vermektedir.

Üretime devam edemez hale getirilen küçük çiftçiler, topraklarını terk ederek kentlerdeki yoksullar kervanına katılmakta ya da 3. Gıda rejiminin en önemli belirleyenlerinden olan sözleşmeli üretim dayatmasıyla üretim araçları ile birlikte ailelerinin emeğini de kiraya vererek proleterleşmektedirler.

Tarımdaki neoliberal tahribat ancak bundan en çok zarar gören kır emekçileri, köylüler, tarım işçileri, gıda üreticileri, balıkçılar, göçerler, gençler, kadınlar ve kentlerdeki yoksul halk kesimlerinin gündelik sorunlarına yönelik atılacak somut adımlarla, halkın gıda sistemi olan gıda egemenliği ile onarılabilir.

SOL Parti, üretenlerin emeğini hoyratça sömüren; tarımı ve gıdayı emperyalist tekellerin ve şirketlerin eline bırakan bu yağma düzenine son vermek için üreticilerin acil talepleri için mücadeleye; emekten, bağımsızlıktan yana ekolojik bir tarım için tarım reformunu da gerçekleştirecek olan Devrimci Demokratik Cumhuriyet’e çağırıyor:

Emperyalist tekellerin üretimdeki hakimiyetini sağlayan ve serbest piyasa mantığına dayanan uluslararası ve ikili anlaşmalar reddedilmelidir.

Gıda sistemini şirketlere ve küresel sermayeye bağımlı kılan; toprağın karbon emici özelliğini ortadan kaldıran, ekolojik çeşitliliğe izin vermeyen ve ekolojik yok oluşun en önemli etkenlerinden biri olan endüstriyel tarım modeli terk edilmeli, ekolojik köylü tarımı yaygınlaştırılmalı ve desteklenmelidir. 

Çiftçileri tekil üreticiler olarak muhatap alan ve şirketler karşısında yalnızlaştırarak güvencesizleştiren; üreticileri, üretim araçları üzerindeki inisiyatifini gasp ederek mülksüzleştiren sözleşmeli üretim modeli terk edilmelidir. Şirketlere, market zincirlerine ve emperyalist tekellere verilen imtiyazlar son bulmalıdır.

Çiftçi örgütlerinin kurulmasını, bağımsız örgütler olarak büyümesini kolaylaştıran, anlamlı ve etkili katılımlarını ve toplu sözleşme yapmalarını sağlayan düzenlemeler yapılmalıdır. Kooperatifler, meslek odaları gibi yapılar demokratikleştirilmeli ve devlet güdümünden çıkarılmalıdır. Mevsimlik tarım işçilerine sosyal güvence ve örgütlenme hakkı sağlanmalıdır. 

Çiftçilerin toprak, su, tohum gibi üretim araçlarına ücretsiz erişim hakkı temin edilmelidir. 

2006 yılında çıkarılan tohumculuk yasası kaldırılmalıdır. Aşırı su ve kimyasal ihtiyacı olan hibrit ve GDO'lu tohumlar yerine, kuraklığa ve hastalıklara dayanıklı, kendini üretebilen yerel ve atalık tohumlar özgürlestirilmelidir.

Çiftçilerin tüm borçları silinmelidir.

Özelleştirilen kamu kuruluşları yeniden kamulaştırılmalı; işlevsizleştirilen tüm kamu kurumları ekolojik köylü tarımının yaygınlaştırılması ve teşvik edilmesi için çiftçiler lehine ve demokratik bir biçimde yeniden yapılandırılmalıdır.

Doğanın metalaşması yoluyla kırın sosyo-kültürel yapısını dönüştüren; üreticilerin üretimden kopmasına, gençlerin kırı terk etmesine yol açan ve tarımı ekonomik bir faaliyet olarak sürdürülemez hale getiren kırsal kalkınma anlayışı terk edilmelidir.

Tarım arazilerinin amaç dışı kullanılarak verimsizleştirilmesi son bulmalıdır.

Uluslararası köylü ve gıda mücadelesinin BM'ye kabul ettirdiği “Köylülerin ve kırsalda çalışan diğer insanların hakları” deklarasyonunun uygulanmasına yönelik iç hukuk düzenlemeleri yapılmalıdır.

Tek adam rejiminin bir adımı olarak 2012 yılında yapılan büyükşehir yasası ile köylülerin karar mekanizmalarına katılımını ve yaşam alanları üzerindeki tasarrufunu gasp eden düzenleme geri çekilmelidir. Tüm köy ve beldelerin, demokratik işleyişini ve özerkliğini sağlamanın bir ilk adımı olarak gasp edilen köy tüzel kişilikleri ve müşterekleri geri verilmelidir.

AKP’nin tarımdaki neoliberal saldırıları karşısında kırsal alandaki üretici ve emekçilerin örgütlenmesi ve seslerini yükseltmesi amacıyla SOL Parti olarak önümüzdeki günlerde çeşitli bölgelerde Üretici Buluşmaları gerçekleştireceğiz.

Tarımı şirketlere peşkeş çeken bu yağma düzenini yıkacağız! Haklarımızı geri alacağız!

Kızılay Protestosu Nedeniyle 77 Üyemiz Yargılanıyor

BU DAVA ÇADIR SATANLARLA DAYANIŞMAYA KOŞANLAR ARASINDAKİ BİR HESAPLAŞMA DAVASIDIR

16.04.2024

Şeriata, Hilafete, Karanlığa Karşı Birlikte Yürüyelim

Aydınlık Ülke Yürüyüşleri

27.02.2024

Pusulada SOL Var

Devrimci Demokratik Cumhuriyet için SOL Var

23.02.2024

Sefalet Ücretini Reddediyoruz

Haklarımız İçin Mücadeleye

13.12.2023